24 Eylül 2013 Salı

Satürn Chiron Lilith Üçgeni … Şifa da Bir Seçimdir!


Relativity by Escher
RELATIVITY BY ESCHER


”Her Seçiş Bir Vazgeçiştir!”

Bu söz ilk okuduğum günden bu güne hep içimi titretir… Vazgeçmek sözcüğünün kökünde bir acı bilinci ekilidir zira! Sanki vazgeçmek, alıştığımız bir şeyi geride bırakmakla, bir şeyi kaybetmekle daha da beteri kaybolmakla ilgilidir… Acaba kendimizi hayatın tanımadığımız bir boyutu ile sınamak yerine, bildik, sıradan, hatta sıkıntı ve acı veren bir durumu sürekli kılmak, ehven-i şer – yani kötünün iyisi – midir?

Şimdi bu yazıyı okuyan birçok kişinin, kalbini hain bir cadının eli tarafından sıkıştırılıyor gibi hissettiğine her türlü eminim :))))) Junonusss bugün çok ama çokkk zalimmmm ;)..

Neden mi böyle girdim konuya?

Satürn ve Chiron Lilith Apla’yı ortalarına aldılar nihayet :) Tenimize ruhumuza sinmiş olan korkular, kaygılar… Hep yeniden yaşamak zorunda olduğumuzu sandığımız gri bulanık senaryolar neşter altında!

Hepimizin hayatın yaşanmaya değer ve güvenilir bir yer olduğuna inanmaya ihtiyacımız vardır. Ve hepimizin pek de öyle olmadığını düşündüren bir takım anıları… Farkında olmadan bu anılardaki bazı motifleri yeniden sahneye koyup, hayatı düzeltmeye çalışırız! Oysa hayat geriye doğru değil ileri doğru akar… Tıpkı nehirler gibi!

Anılarımızla kavga edip onları temize çekmek yerine, her zaman baktığımız gibi bakmamak, her daim yaptığımız gibi yapmamak özgürlüğüne sahip olduğumuzu fark etmemiz gerekiyor artık! Yoksa hayat dediğimiz şeyin bir Escher Labirenti’nden öteye varması mümkün değil… Tam burada resmi bir daha incelemenizi önemle rica ederim :)

Bizi hep kaygıların, değersizlik korkularının, daha doğrusu öz-değer algımızdaki deliklerin oluşturduğu dramaların içine çeken durumlar, Satürn ve Chiron tarafından itinayla ele alınıp temizleniyor birer birer.

Lilith ameliyata alındığı için Jüpiter de artık işini yapabilir… Bu aralar Venüs ile üçgen açıda ve eli pek açık :) Ama elbette biz izin verirsek…

”İzin vermemek ne demek bayılırımmm” diyenlere ”Hadi bakalım!” diyorum… Zira o bildik acı algısını ve tutunmaya alıştığımız iç kavgaları geride bırakıp, bereketli bir geleceğe gönül açmak da bir vaz geçiştir… ”HERŞEY İYİ OLACAK” umudu yetmez bunun için! Sorumluluk almak gerekir… Bizi içine çeken tanıdık tuzaklara düşmemek… Aynı sonuçsuz kavgaların yeni versiyonlarına girmemek… İşe yaramadığını bildiğimiz davranış modellerine sığınmamak…

Ama en önemlisi kabahati sürekli hayata atmamak!

İnsan kendisine yapılanların hesabını sormadıkça ileri gidecek gücü bulamayacağını sanır… Kaybedilmiş – aslında girilmesine gerek olmadığını anlayalım diye önümüze çıkmış olan – meydan muharabeleri, arkamızdan seslenir… Oysa kader seçimlerimizle örülen ve farklı katmanlardan oluşan bir maceradır… Baktığımız yerden olasılıkları göremeyiz. Zira olasılıklar attığımız adımlarla yani seçimlerimizle görünür hale gelir… Asla bizim umduğumuz gibi değil. İnadına ummadığımız bir şekilde!

Sonbahar geldi ve ben İtalyan klasiklerine geri döndüm … VEDRAI VEDRAI … Luigi Tenco bestesidir ilahlarımdan Paul Fresu çalıyor Ornella Vanoni de bi kuple söylüyor :)

”Kaderin seni götürdüğü yere gitmek için kalbin yeterli olmaz… Bir ayağın Ay’a basmalı ki oraya varabilesin. Ve unutma ki her gülümsemenin ardında acılar saklıdır. Git çocuğum git… Git de gör ne büyük bir çılgınlıktır insan olmak!” Vay anam vay :)

https://www.youtube.com/watch?v=EEs0YarXQKw

Vedrai Vedrai – Fresu & Vanoni

Hiç yorum yok: