7 Ağustos 2016 Pazar

18 Ağustos 2016, Penumbral Ay Tutulması ve Kova Burcu’nda DOLUNAY

Daria Petrili

18 Ağustos 2016’da İstanbul’a göre saat 12:27’de DOLUNAY dediğimiz Ay – Güneş karşıtlığı gerçekleşecek.

Bu DOLUNAY aynı zamanda PENUMBRAL adı verilen bir Ay Tutulmasını da kapsıyor. Bu tür tutulmalarda Güneş, AY ve Dünya bir çizgide ”düzensizce” dizilir. Dünya PENUMBRA adı verilen dış gölgesiyle, güneş ışıklarının bir kısmının AY’a ulaşmasını engeller. Dolayısıyla DOLUNAY’ın bir kısmı gölgeli olur.

DOLUNAY haritasını incelerken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;
  • AY Kova Burcu’nun 26 derecesinde ve 4’üncü evde. Güneş ise Aslan Burcu’nun 26 derecesinde ve 10’uncu evde.
  • Kova Burcunun yöneticisi olan Uranüs 6’ıncı evde, retro konumda ve Güneş – AY ikilisine ılımlı açılar alıyor.
  • Haritanın yükseleni 7 derece Akrep. Via Combusta’nın sırları içinde. Yükselen noktası Lilith ve Juno ile kavuşuyor.
  • Yükselen yöneticisi Pluto 3’ünü evde, retro konumda ve AY Düğümlerine ılımlı açılar yapıyor. Pluto Ay Düğümlerinin yakınlarında gezinen Neptün ve Başak’taki Venüs ile de ılımlı açılar içinde.
  • Retrodan taze çıkmış durumdaki Satürn, Yay Burcu’nda Mars ile kavuşum yapıyor – henüz tam değil – ve Satürn’ün Neptün ile karesi tetikleniyor.

MEALİ;

Hala etrafımızı tam net göremiyoruz! Bu da hem kaygıyı, hem de güvensizlik hissimiz yüzünden benimsediğimiz ”tuhaf” tutumları ha babam tetikliyor.

Risk yönetimi uzmanı bir arkadaşım ”GÜVENSİZLİK arttıkça, MALİYET de artar!” der hep…

İşte bizler de bu ara belirsizlik ve güvensizlik hisleri yüzünden, hayatımızı kontrol edebilme arzusunu abartıyoruz. Bu yüzden de maddi, fiziksel ve duygusal açılardan bize MALİYETİ yüksek olacak adımlar atıyoruz.

Bu süreçte;

Sosyal düzlemde, ülkenin ve halkın güvenliği, eğitim ve adalet sisteminin, bürokratlar ve devler memurlarıyla ilgili kanunların yapılandırılması gibi konularda, radikal sayılabilecek adımlar atılabilir.

Daha önce kamuya yansıtılmamış, ya da detayları tam olarak açıklanmamış bazı sorunlar ve bunların çözümüne ilişkin radikal önlemler de gündeme gelebilir.

Bireysel düzlemde ise, alışkanlıklarımız doğrultusunda yön belirlemekte zorlandığımız bir süreçten geçiyor olabiliriz.

Zira alıştığımız, aidiyet hissettiğimiz, huzur bulduğumuz ve değişmeyeceğini zannettiğimiz şeylerin, birden bire hayatımızda ”tehdit unsuru” haline geldiğini görebiliriz.

”Tehdit” olarak algıladığımız şeylerin GÖLGESİ KENDİNDEN BÜYÜK olduğu için, bizde uyandırdığı dalgalanmalar ve buna mukabil verdiğimiz tepkiler de, maksadı aşan boyutta olabilir.

Etrafımızla sağlıklı ve uyumlu bir iletişim kurmak her zamankinden zor gelebilir… Hem etrafımızdaki insanların niyetleri ve tercihlerinden şüphe etmeye yatkın olabiliriz. Hem de kendi tercih, tutum ve alışkanlıklarımızın, bizi ayakta ve sağlam tutmaya yetmediğini fark edebilir, ancak yeni bir duruş belirlemek yeteneğimizden de şüphe edebiliriz!

Bu ”Gölgeli” süreci, ne aklımızı, ne kalbimizi, ne de hayatımızı gölgelemeden geçirmek için;
  • İlişkilerimizde yaşadığımız her anlaşmazlığı, maksadı aşan bir GÜÇ MÜCADELESİNE ÇEVİRMEMEYİ, uzlaşma sağlanamıyorsa vakit vermeyi ve kimsenin zarar görmeyeceği makul bir mesafe belirlemeyi öğrenmek,
  • İyi anlamak, derin ve uzun düşünmek, tepkisel değil mantıklı olmak,
  • Hakkında net bilgi sahibi olmadığımız durumlarla ilgili YARGI geliştirmemek, senaryolar yazmamak, ve özellikle de eksik bilgiye dayalı yargılarla bir topyekun saldırı ve savunma haline girmemek,
  • Akıl tutulması, panik atağı gibi, beceriksiz haller yaşadığımızı fark ettiğimizde, kendimizi güvenli bir alana çekmek ve etraftaki duman dağılıncaya, görüş mesafemiz netleşinceye kadar beklemek,
  • Ne kendimizin, ne de başkalarının yapabileceklerini fazla abartmamak… Kendimizi ve başkalarını dolduruşa getirmemek ve dolduruşa gelmemek… Ucu görünmeyen ataklara kalkışmamak, enerjimizi boşa harcamamak… Megalomanik eğilimlerden de, megalomanik tavırlar sergileyen insanlardan da birazcık uzak durmak ;)
UYGUN olacaktır :)

Ne zamandır ADINI KOYAMADIĞIMIZ bir durum, sürüncemede kalan bir süreç, detaylarına bir türlü vakıf olamadığımız bir gerçek de, bu dönemde çıplak bir şekilde ortaya çıkabilir.

Ve biz ”Peki şimdi ben ne yapmalıyım?” sorusuyla karşı karşıya kalabiliriz.

Öncelikle, ortaya çıkanlara dair taşıdığımız sorumluluktan kaçmamak, hatalı tutumların sonuçlarını görmezden gelmeye çalışmamak, ne kendimize ne de başkasına bahane bulmamak, esastır.

Sonraki adım ise ”Hep yaptığımız gibi yapmamak!” olacaktır :)

Zira biz kaygılandığımız ya da belirsizlikte kaldığımız zaman alıştığımız yollardan kontrolü ele geçirmeye çalışırız. Ama süreci sorunlu hale getiren tutumu ve kafayı koruyarak, ÇÖZÜMÜ bulmak mümkün değildir.

Eğer bir duruma müdahale etmekte geciktiğimizi fark edersek, bu defa abartılı tepkiler de verebiliriz. Ama YERSİZ AKSİYONLAR, durumu daha kötü hale getirmekten başka işe yaramaz! Zaman aksiyondan ziyade İDRAK zamanıdır…

ÖNCE ne olup bittiğini İYİ ANLAMAK, sonra da yeni durumu çözümlemak için ALIŞIK OLMADIĞIMIZ düşünce ve davranış yöntemlerine açık olmak bizi gölgeler vadisinden, ışığa çıkartacak tutumdur.

Bu DOLUNAY biraz kaygıya yol açtığı için, genel yorumu erken yazmaya çalıştım. BURÇLARA göre yorumları da, DOLUNAY’dan önce yayınlayacağım.

Şimdi müzik :)

Benjamin Clementine çok nefis, tertemiz bir sese sahip. Parçaların sözleri de alışılmadık şekilde derin. Arada Nina Simone esintileri getirdi kulağıma… I Won’t Complain, zor bir dönemden geçerken yine de iyi günlerin geleceğine inanmak hakkında yaptığı bir şarkı…


Hiç yorum yok: