26 Şubat 2014 Çarşamba

1 Mart 2014, BALIK Burcunda YENİAY … Kaybolduğumuzu Farketme Zamanı

Eli & David by Lucian Freud



1 Mart 2014 günü, İstanbul itibariyle saat 10:00′da Balık Burcu’nun 10 derecesinde Güneş ve Ay tam kavuşum yapacak. Yani 1 Mart sabahına, YENİAY ile gireceğiz…

BU KEZ TARİF ve MEAL her zamankinden daha İÇİÇE :)))

Bi gayret bu haliyle okumanızı rica ediyor ve keyif almanızı diliyorum…
YENİAY haritasında Ay-Güneş kavuşumu, fırsat ve risk anlayışımızı, toplumsal vicdanımızı ve genel olarak sosyal bilinci temsil eden 11′inci evde. Üstelik 8 derecelik bir orb içine sığan Neptün, Güneş, Ay, Chiron 11′inci evde Stelyum halinde. Juno da Balık’ın 28 derecesinden ama yine 11′inci ev sınırları içinden bu Stelyuma iştirak ediyor.

11′inci evin doğasında kişinin kendisini kitlenin bir parçası olarak algılama hali ve bireyin toplumsal bütünlük içindeki rolüne dair İDRAK geliştirmesi var… Balık’ın doğasında ise bir çözülme, yönünü şaşırma, kayboluş ve belki de koşulsuz bir teslimiyet içinde özünü bulma…

Stelyumun niteliği ve önemli göstergelerin yaptığı açılar;

- İnsanları şefkatli, marifetli ve imanlı görünerek peşine takan yalancı peygamberler ve üfürükten şifacıları,

- Bir insanın yaşadığı acıları ve haksızlıkları bahane ederek yöneldiği ”aldatıcı ya da ikircikli” yolları,

- Kendimize ve sevdiklerimize yapılmasını istemediğimiz, ”nefretle kınadığımız” şeyleri, işimize öyle gelince nasıl da başkalarına yapıverdiğimizi,

- Hakkını veremediğimiz sosyal sorumluluklardan, içine girdiğimiz aldatma ve kaçamaklardan dolayı, kendimize ve başkalarına verdiğimiz hasarları,

- Elimizin yaptığı ve dilimizin söylediği arasındaki farka, kalbimizin küfrettiği durumları,

- Ve nihayet idrak ve vicdan azabı ile yöneldiğimiz telafi edici çözümleri,

düşündürüyor…

Anın yükseleni 28 derece Boğa… Yöneticisi Venüs, geleceğe dair planları, idealleri, kişisel bilincimizi, inançlarımızı ve adaleti temsil eden 9′uncu evde. Yükselen Noktası – 11′inci evdeki Balık Stelyumunun ucundaki Juno – 9′uncu evdeki Venüs, 60-60-120′lik açılar ile bir minik üçgen yapıyorlar.

Bu üçgen ”olduğumuza inanmak ve herkesi inandırmak istediğimiz kişi”yi temsil ediyor…

Yükselen Noktası - 11′inci evdeki Balık Stelyumunun ucundaki Juno – davranış ve sözlerimizi temsil eden 3′üncü evdeki Lilith de 60-60-120′lik açılar ile bir minik üçgen yapıyorlar.

Bu üçgen de, ”kendimizi tehdit altında hissedince nasıl davrandığımızı ve başkalarının davranışlarına nasıl baktığımızı” temsil ediyor.

Balığın klasik yöneticisi Jüpiter, Yengeçte Retro halinde… Değerlerimizi temsil eden 2′inci evden YENİAY’a 60′lık açı yaparken, taşıdığımız mirası, temsil ettiğimiz çıkarları, kullandığımız dış-kaynakları, ve yitirilen, bozulan, dönüşmeye zorunlu olan nitelikleri temsil eden 8′inci evdeki Pluto ile karşıt açı alıyor… Henüz Teraziye geçmiş olan Kuzey Ay Düğümü ile kavuşan ve hayat biçimimizi & görev anlayışımızı temsil eden 6′ıncı evde yer alan Mars ise Retro’ya girmek üzere…

Geçmişte savunduğumuz değerler ile bugün geldiğimiz durum arasında bir yerde kaybolmuşsak eğer… YENİAY’ın aynasına yansıyor aksimiz. Olanlar, hem başkalarının bizi olduğumuz gibi görmesini ve ”yeniden” değerlendirmesini sağlıyor, hem de kendimizi bize başkalarının gözünden göstererek, yolumuzu bulduruyor!

  • Toz kondurmadığımız ”masumiyetimizi” insani değerlerin ve vicdanımızın masasına yatırıyor,
  • Bir zamanlar avantajlı gelmiş olan seçimlerimiz ile, bugün ne kazanıp ne kaybettiğimizi değerlendiriyor,
  • Yan yana ya da aynı yolda olduğumuzu sandığımız insanlarla aramızdaki bağların gerçek durumunu fark ve itiraf ediyor,
  • Yani hali pür melalimiz ile yüzleşiyoruz…

MASUMİYET çok kıymetli bir kavramdır! Ama biz ”Dudağımızın Üzerindeki Süt İzi” gibi davranırız masumiyetimize… Sokağa çıkmadan önce komik görünmemek için iyice bi sileriz!

”Hayatın Gerçekleri” dediğimiz şeylerin bizi olduğumuzdan farklı davranmaya, içimizdeki masum çocuğu kalbimize kapatıp, timsah gibi davranmaya zorladığını, ama ”Aslında İyi Bir İnsan” olduğumuzu iddia ederiz…

”Aslında İyi Bir İnsan Olmak” buğulu ve kaçamağa müsait bir kavramdır… Ve zaman ”aslında ne olduğumuz” hakkında artık kimseyi, hatta kendimizi bile kandıramadığımızı fark etme zamanıdır!

Biz ne olmak istediysek onu olamadık… Daha ziyade ne için çaba gösterdiysek onu olduk. Biz neyin bedelini ödemeye hazırsak, onun sahibi olduk. Ne bir eksiğinin ne bir fazlasının…

Masumiyet bize başlangıç için verilmiş bir hediyeydi. Biz – çalışkanlık, sabır, özveri, kararlılık, alçakgönüllülük, tok gözlülük, özüne güven, hayata saygı, diğerlerinin haklarına ve tercihlerine özen -gibi faziletlerle etrafını saramadığımız için, MASUMİYETİMİZİ koruyamadık.

Mihnetten kaçtık, nimete odaklandık!

Ve eski güzel günleri anlatan hüzünlü şarkılar dinleyince de, hep başkalarını suçladık; bize fırsat vermeyenleri, yolumuza taş koyanları, kötü örnek olanları, ağır-tahrik edenleri…

Beğendiğimiz özlü sözleri, ele-güne yolladık e-postalarla. Ama hayatımızın bu özlü sözlere ne kadar uyduğuna hiç bakmadık… Dünyanın ve el-alemin ne durumda olduğunu, içimizdeki çocuğun ne hissettiğini filan bir yana bırakıp, havamıza, cebimize, keyfimize… yani AYNEN İŞİMİZE BAKTIK!

Göğe bakmalıydık oysa… Uçsuz bucaksız göklerin ihtişamı altında ne kadar küçük ama ne kadar anlamlı durduğumuza bakmalıydık. İçimizdeki masum çocuğu elinden tutup sokağa çıkartmalı, ona hayatı her şeye rağmen sevmeyi ve her şeye rağmen doğru bildiğini yapmayı, vicdanına uygun gelen yolu seçmeyi öğretmeliydik.

O zaman bu kadar incitmezdi bizi şarkılar. O zaman kalbimizi elimize alıp gururla yürüyebilir ve düşsek de kalkıp yola devam etmeyi, KAYBOLDUĞUMUZ YOLLARDA KENDİMİZİ BULMAYI başarabilirdik.

Belki de hala çok geç değildir…

RUHUN NEFESİ BİZİMLE OLDUĞU SÜRECE ASLA GEÇ DEĞİLDİR :)

ESKİDENDİ… Sözler Murathan Mungan – Beste Atilla Özdemiroğlu – Klip Yönetmeni Uğur Yücel – Yorum Sezen Aksu

http://www.youtube.com/watch?v=wJqVkwMkLkk



Hiç yorum yok: