16 Mayıs 2013 Perşembe

KUZEY AY DÜĞÜMÜ YENGEÇ’te ya da 4′üncü EV’de



Naaapalım Seviyoz... AYIP MI EDİYOZ :)
NAAAPALIM SEVIYOZ… AYIP MI EDİYOZ :)

Kuzey Ay Düğümü YENGEÇ olanların Güney Ay Düğümleri OĞLAK’tadır. Dolayısıyla OĞLAK’ın olumlu özelliklerini korumakla birlikte aşırıya kaçan yanlarını temizlemek ve YENGEÇ’in olumlu özelliklerini benimsemek, gelişme yollarının önünü açmak için kaçınılmaz bir gereksinimdir;
Güney Düğümü Oğlak – Kuzey Düğümü Yengeç olan insanın öğrenmesi gereken en önemli ders, DUYGULARLA ONLARDAN KAÇARAK BAŞ ETME’nin mümkün olmadığıdır…

Kuzey Düğümü Yengeç’te, Güney Düğümü Oğlak ‘ta olanlar, mahrumiyeti, özellikle de duygusal mahrumiyeti iyi tanıyan ve çok derinde bir yerde kendilerini sevilmeyi hak etmeyen ya da sunulan sevgiden kolayca mahrum bırakabilecek kadar az öneme, değere ve cazibeye sahip biri olarak gören insanlardır. Bunun  ebeveynlerinden birine göre ”uygun olmayan” bir zamanda dünyaya gelmeleri ya da doğumlarıyla birlikte aile üyelerinin hayatlarında istenmeyen yönde değişimler olmasıyla ilgisi olabilir… Çocukluklarında yeterince hoşgörüyle karşılanmadıkları, kimsenin onlara ayıracak fazla enerjisi ya da vaktinin olmadığını görüp yalnız ve bazen de ilgisiz kalmış hissettikleri bir süreç geçirmiş olabilirler. Ya da bir çocuğun sakınılması gereken ortamlarda yaşar, katlanılması güç koşulları sineye çekmeyi öğrenirler. Bu onların ERKEN büyümelerine, daha doğrusu kendilerini hiç bir zaman gerçek anlamda ”çocuk gibi” hissedememelerine neden olabilir. BEN demelerinin uygun olmadığını, ÖTEKİ kişilerin daima bir şekilde daha fazla kayırılması ve korunması gerektiğini, incinme, rahatsızlık, kızgınlık, endişe gibi olumsuz duygularını ya da onları mutlu edecek şeylere ilişkin taleplerini bastırmak zorunda olduklarını hissedebilirler… Bu deneyimler onları ÖZDEĞER duygularını sorgulamaya iter,  duygularını KONTROL ETMEYİ ve başkalarının öncelikleri karşısında GERİ ÇEKİLMEYİ doğal kabul etmelerine neden olur.
Şikayet etmeye hakları olmadığını düşünen, incitilebilir olduklarını açığa vurmaktan ya da yaşadıkları olumsuzlukları itiraf etmekten utanç duyan Güney Düğümü Oğlak – Kuzey Düğümü Yengeç olan kişiler, daima – bir şekilde – güçlü olmaya çalışırlar. Kendilerini çok derinde bir yerde KUSURLU, EKSİK, İSTENMEYEN ya da AYIPLI buldukları için, bulundukları ortamlarda kimseye sıkıntı ya da külfet vermemeye çalışır, AİT OLMAYI HAK ETMEK İÇİN de yararlı ve gerekli biri olmaya odaklanırlar.
Bu tutum onları, duygusal iletişim kurmak konusunda tutuk hale getirebilir. Her şeyle kendileri baş etmek ister gibi davranabilir, insanları – özellikle de kırılgan hissettikleri zamanlarda – kendilerinden uzak tutarak acı çektiklerini saklayabilir, yardım istemeyi ya da uzatılan eli tutmayı beceremeyebilirler. Dışarıya verdikleri görüntü, kendine yeterli ve mesafeli ya da aşırı korunaklı hatta itici olabilir. Aslında onlar da, herkes kadar duygusal ve kırılgandırlar… Ama ”yumuşak” görünmenin ve etkilenebilir olduklarını dışa vurmanın alınabilecek en büyük risk olduğunu zannederler. Duygusuz, ödünsüz, mesafeli hatta bazen de saldırgan görünümlerini meşru göstermek için öne sürdükleri temel sav ”dünyanın hiç de sevgi dolu bir yer olmadığı”dır! Bu savın ardındaki temel endişe ise KENDİLERİNİN SEVİLECEK BİR İNSAN OLMADIĞI…
En önemli arzuları kendilerini ANLAMLI ve DEĞERLİ hissetmektir. Bu yüzden KAYDA DEĞER BİR HAYAT sürmeye çalışırlar! Yani bu insan hayatı ciddiye alır… Bu nedenle istediği hayat koşullarını oluşturmak ya da istediği pozisyonları elde etmek için daima fazlasıyla gayret gösterir. Özel yaşamlarını güzelleştirmek için göstermedikleri çabayı, iş hayatında veya başkalarına hizmet vermek için göstermeleri çok mümkündür.
Görev duyguları çok gelişmiştir. Eksiksiz olmaya çalışır ve eksik kalmış işe tahammül edemezler. Hayatı mükemmelleştirmeye, daima daha iyisini kurgulamaya ve yaşadıkları ortamları herkes için güvenli hale getirmeye çalışırlar. Kendilerine göre ”olması gerekeni” yaptıklarında, her şeyin yolunda gideceğini varsaymak isterler. Çok derinde bir yerde SUÇLU ve EKSİK hissettikleri için, kendileri MÜKEMMEL olurlarsa her şeyin yolunda gitmesini hak edeceklerine inanmışlardır. Bu yüzden ”görünürde” her şey mükemmel ise, arka planda olanı görmezden gele eğilimi gösterirler. Aslında çok temel bir şeyin ters gittiğini, koşulları ya da kendilerini ne kadar kontrol altına almaya çalışsalar da, bastırılan sorunların ya da duyguların bir yerden patlak vereceğini söyleyen O SES’i duymamazlıktan gelirler. Bu yüzden de başarısızlıkla veya saygınlık göstergesi olarak kabul ettikleri konumları yitirmekle eğitilmeleri kaçınılmazdır…
SEVGİ onlar için RİSK’tir… Özel ilişkilerinde sevilmekle ilgili derin bir arzu duymak ile sevgiyi kendilerinden uzak tutmak arasında gider gelirler. Sevimli olmaya çalışıp boşuna ”komik” duruma düşmek yerine, kendilerini ”hayatın acı gerçekleri konusunda katılaştırmak” yolunu seçebilirler. Sürekli olarak birilerine bağımlı olmak riskini alabilen, herkesin içinde duygularını açığa vurabilen, reddedilmeyi göze alarak bir şeyler isteyebilen hatta ısrar edebilen, karşılarındaki kişileri onlarla ilgilenmek ve ihtiyaçlarını karşılamak zorunda bırakan kişileri ASLA anlayamaz ve böyle davranışları şiddetle eleştirebilirler! Kendilerine YASAKLADIKLARI ama yaşayabilmeyi derinden arzuladıkları ”birilerine sırtını dayama” ve güvende hissetme lüksünü, müsrifçe tüketen birini görmeye tahammül etmekte bir hayli zorlanırlar… Aslında böyle insanlara gıpta ettikleri bile söylenebilir :) Aksi gibi, aşırı duygusal davranan, hayat karşısında dayanıksız ve teslimiyetçi olmayı tercih eden, beceriksiz, bağımlı kişilik sergileyen insanları da mıknatıs gibi kendilerine çekerler… ”Zayıf” olarak niteledikleri insanlara omuz verdikleri ilişkiler kurarak, kendilerini vazgeçilmez hale getirmeye çalışmaları, böylece de terk edilmeyeceklerine, gözden çıkartılmayacaklarına, yararsız ve önemsiz olmayacaklarına kendilerini inandırmaları çok mümkündür.
Kuzey Düğüm Yengeç – Güney Düğüm Oğlak insanları bazen de kendilerini güvende hissetme arzusuyla manevi açıdan onları tatmin etmeyen ama ”sağlam, saygın, seçkin” görünen bir hayat yolu seçebilir, güçlü ve sığınılmaya uygun buldukları kişilerle evlenebilir, yani duygusal riski minimum olan seçimler yapabilirler. Ama böyle seçimler yaptıklarında da bir biçimde kendilerini sığındıkları kalenin bekçisi ya da bakıcısı olarak bulmaları mümkündür!  Ya da tahammül edilmesi zor bir başka cenderenin içine girmiş olduklarını fark edebilirler. Başka bir deyişle kaçındıkları endişe verici durumlar, bir şekilde en ummadıkları yerlerden karşılarına çıkabilir.
İlk başta da söylediğim gibi, Kuzey Düğümü Yengeç – Güney Düğümü Oğlak olan kişilerin temel dersi; duygulardan kaçarak, onları bastırarak ve yok sayarak duygusal risklerle baş edemeyeceklerini anlamaktır… Ama hayat yolunda ilerleyebilmek için idrak etmesi gereken birkaç öğreti daha vardır;
- Mükemmel değiliz… Dolayısıyla başarısız, yetersiz ya da mahcup duruma düşmek tüm insanların zaman zaman başına gelebilecek bir deneyimdir ve bu deneyimlerin kendimize güvenimizi sarsmaması gerekir. Düşmeyen insan değil, düştüğü zaman kalkıp yola devam edebilen insan olmak, kendine güvenmek için en gerekli ve yeterli koşuldur :)
- Bütün duygular mantıksızdır :) Duygu adı altına giren her birşey – rahmetli Metin Kaçan’ın nefis tarifiyle – ”ŞEFKAT-ŞİDDET-ŞEHVET üçlemesi”nin farklı dozda karışımlarından oluşur… Dolayısıyla zaten kendimizi bir duyguya fazlaca kaptırdığımızda hata yapma olasılığımız çok yüksektir. Her insan bazen arzu duyar, özlem duyar, umut eder, kıskanır, zevkten ölür… Bunları hissedebiliyor olmak bizi ZAVALLI kılmaz. Duygularımızın hayatımızı yönetmesine ve bizi kontrolden çıkartmasına izin vermek istemiyorsak, önce ONLARIN VARLIĞINI KABUL etmeliyiz! Adını koymaktan dahi kaçındığımız bir zaafla nasıl baş edebiliriz? Eğer duygularımızı yok sayarsak, onlar bizi en ummadığımız anda ve en ummadığımız yerden ele geçirir ve yönetirler. Bir duygunun ADINI koyduğumuzda, bir eğilimin altında yatan duyguyu kendimize tariflediğimizde, UYGUN olan davranışı belirlemek daha kolay olacaktır :)
- Kızmak, tiksinmek, çekinmek, bıkkınlık duymak, yapmayı istememek, tercih etmemek doğaldır… Ancak bazen bilinçli bir seçim olarak, böyle durumları kabul etmemiz veya bunlarla yaşamayı ve böyle koşullarda ayakta kalmayı becermemiz gerekir. Böyle bir duruma bir ya da bir kaç kez, korku, baskı, şefkat ya da görev duygusu yüzünden maruz kalmış olmak, sürekli olarak istemediğimiz şeyleri sineye çekmemiz gerektiği anlamına gelmez! Eğer meşru bir zemini yoksa ve kaçınılmaz değilse, kendimizi savunmamız, HAYIR dememiz, kendi haklı tercihlerimizi öne almamız kadar NORMAL bir şey olamaz.
- DOĞRU ve MÜKEMMEL tek değildir… sonsuz da değildir. Durumlara ve insanlara UYGUN olanlar vardır! Bunu da daima SİZ  bilemezsiniz!
- ŞEFKAT ve DESTEK sınırsız olamaz… Hele de sebebi kendimiz için bir şey elde etmekse, buna devam etmek karşımızdakine yararlı da olamaz :) Hiç birşeyi insanların YERİNE yapmayın… Yapmayı öğrenmek gibi bir çabası olmayanlara da öğretmekten vazgeçin. Bazen yalnız bırakmak, en iyi öğretme yöntemidir. Ama yalnız olmaktan korkan SİZ iseniz ve sırf kendinizi yararlı ve anlamlı kılmak için birinin zayıflığını bahane ediyorsanız, burada fark edilmeye ve düzeltilmeye ihtiyacı olan zaaf sizinkidir!
- Bazen insanlar bize hiç kimsenin hak etmediği kadar saygısız, özensiz, saldırgan, sevgisiz, haksız muamele edebilirler. Bu durumlara maruz kalmak, bizim değersiz, çirkin, daha iyisini hak etmeyen, aşağılık varlıklar olduğumuzu göstermez…    Sadece insan olduğumuzu gösterir.
- Birileri bize haksızlık ettiğinde, SUSMAK ve SONSUZ TAHAMMÜL göstermek zorunda değiliz ama kendimizi saldırılmaz hale getirmek için UZAK ve ERİŞİLMEZ olmak, caydırıcı olmak için herkese GÖZ DAĞI verircesine davranmak ya da en ufak bir hoş olmayan durumda KIYAMETİ KOPARTMAK ve TEYAKKUZA GEÇMEK de çözüm değildir… Herkese en ummadığı yerden saldırılabilir. Her şeyle cenvagerce baş etmek ya da her şeye ölümüne tahammül etmek ikileminde yaşamak zorunda değilsiniz!  Kazanılması ve sürdürülmesi mümkün olmayan savaşlardan, uygun zamanda, uygun yöntemlerle ve kabul edilebilir kayıplarla geri çekilmek de mümkündür :)
- Ne olursa olsun teslim olmamak ile her şeye kolayca teslim olmak bir sarkacın iki aşırı ucudur… Aşırı olan her şey SERT’tir. Ve sert olan kırılır… Önemli olan dengeli ve uygun olanı bulmaktır.
- İnsanın teslim olması gereken tek düşünce vardır; HAYAT bir İŞKENCEHANE ya da bir TATİL KÖYÜ değil, bir OKULDUR. Kontrol edemediğimiz ama hoşnut da olmadığımız bir şey yaşanıyorsa, bu bizi durumumuza hiç bakmadığımız bir açıdan yaklaşmaya zorlar. Her şerrin içinde bir hayır olması, yaşadığımız şeyleri kayıtsız şartsız sineye çekmemiz anlamına gelmez. BAŞIMIZA GELEN sürprizleri, çıkmazları, zorlukları hatta çirkinlikleri, kendimizde olduğunu fark etmediğimiz bir yanı – örneğin sabır, cesaret, kararlılık – keşfetmek, hayatımıza o güne dek bakamadığımız bir gözle bakmayı becerebilmek yani kabuğumuzu kırmak için yaşarız.
- Bizi masum, saygın ve değerli kılan cismimiz değil, ÖZ’ümüzdür! O öz bozulamaz, kirletilemez, azaltılamaz… Sadece biz ona inanmaktan vazgeçtiğimiz ve sırt dönmeyi seçtiğimiz için gölgede kalabilir. Ama bir kez ÖZ’üne-GÜVENMEYİ öğrenen insanın başka hiçbir şeye güvenmeye ihtiyacı yoktur!
TRY A LITTLE TENDERNESSSSS  yani ”biraz da yumuşak olmayı dene!” The Commitmentsfilminin yeme de yanında yat kıvamındaki müziklerinden biridir… Güney Düğümü Oğlak olup, Kuzeyi Yengeç’e çekenlerin içini ısıtmaya birebirdir ;)

Hiç yorum yok: