18 Temmuz 2013 Perşembe

22 Temmuz 2013, Kova Dolunayı … Aydınlanma Zamanı

From Here To Eternity
FROM HERE TO ETERNITY


2 Temmuz 2013 günü saat 21:15′de (İstanbul itibariyle) AY Kova’nın, Güneş ise Aslan’ın sıfır derecesindeyken DOLUNAY gerçekleşiyor. Merkür retrosunun bitişini takip eden, Güneş’in Aslan’a, Venüs’ün de Başak’a girmesiyle üstüste gelen bu DOLUNAY, yılın en etkili DOLUNAY’larından biri. Anın haritasında AY 12′inci, Güneş ise 6′ıncı evlerde. AN’ın Yükseleni Kova… Klasik Yöneticisi Satürn, ŞİFALI SU ÜÇGENİ’nin tepesinde. ŞİFA Üçgeni’nin ikinci bileşeni Neptün Formalhaut sabit gezegeni ile, Jüpiter ise Mars ve Lilith ile kavuşuyor. AN’ın – Ay saatlerine göre – yöneticisi ise Merkür… Merkür en büyük sabit gezegenlerden Sirius ile kavuşumda… Chiron ve Ay Düğümleri ile neredeyse tam açılı bir UÇURTMA formu oluşturuyor. Venüs de Başak’ın sıfır derecesinde ve Regulus ile kavuşumda ve DOLUNAY’a 150 derece açı yapıyor… MEALİ;


Önce Kova – Aslan aksından başlamak iyi olur açıklamaya… Güneş Aslan’da egonun en parıltılı halini temsil eder. Kendini ışıktan gelmiş ve ışığı saçmak üzere yaşayan bir varlık olarak kabul eden insandır. Sorunu ışığı yansıttığını – yani aslında AY olduğunu – unutup, kendini GÜNEŞ sanmaya başlaması ve dünyanın kendi etrafında dönmesini talep etmesidir. AY ise Kova’da duygularına mesafe alabilmeyi temsil eder. Sorunun içinde ya da olayın içinde kaybolmak yerine durumu analiz etmeye ve yaşananlara bir üst bilinçten bakmaya arzulu bir AY’dır.

Kendini dünyanın merkezi sanan bilinci 6′ıncı eve koyarsan ne olur? Eğer haddeden geçmiş bir kişi ise, tıpkı tahtının hakkını veren bir kral gibi hükmettiği her yerin gönüllü hizmetkarı olur. Onurla hizmet eder ve hizmetine duygu karıştırmamak için 12′inci evdeki sezgisel ve üst bilince çıkmaya hevesli AY tarafından dengelenir. Ama öz-değer sorunları, geçmiş yenilgilerin maddi manevi ağırlığı, uğranılan haksızlıkların acısı gibi dramalarla yıpranmış ve bunlara bir sınav ve öğreti değil bir ceza gibi bakan bir kişi ise, KURBAN psikolojisinin derin tuzağına düşer… Yani pek çoğumuz gibi – kendini ADAM yerine koydurtmak için bağırıp çağırsa, hava atsa ve hükümran hallere bürünse de, aslında çok derin bir eziklik ve yenilmişlik hissi taşıyan, kendine acıyan ve kaderin onu düşürdüğü durumların kendi seçimleriyle şekillendiğini görmeyi reddeden ve bu nedenle sürekli birilerini suçlayan, hırçın ve 12′inci evdeki AY yüzünden de hayli melankolik ve yalnızlaşmış bir halde yaşayan biri oluverir.

Bu DOLUNAY bizi önce derine attığımız kaygılar, kaybetme korkuları, yenilmişlik hisleri, hatta oyuna getirilme ve kandırılma yani enayi ve ezik durumuna düşürülme endişeleri, bastırdığımız ve dolaylı olarak dışa vurduğumuz arzular ile yüzleştirecek. DOLUNAY’ın kurduğu sahnede, bizdeki bu duyguları tetikleyen oyun arkadaşlarımız, rutin yaşantımızın içinde yer alan kişiler, iş arkadaşlarımız, ekibimizde çalışan hatta yönettiğimiz insanlar, bakmakla yükümlü olduğumuz, bize bir şekilde muhtaç olan kişiler, hatta bizi aldatmış ya da gerçek kişilikleri konusunda yanıltmış olan eski arkadaşlar ya da sevgililer olabilir.

İYİ HABER; düşeceğimiz duygusal tuzakların arkasında AYDINLANMA VAR! Zira KOVA aydınlanmanın burcudur.

Toplumsal ve siyasi düzlemde baskı, haksızlık, zulüm, gün ışığına çıkarılmamış gerçekler gibi temalar gündem teşkil edebilir. Kendilerini haksızlığa uğramış, izole edilmiş, etkisiz bırakılmış veya baskı altında hisseden sosyal aktörler, durumlarına tepki gösterebilirler. Daha önce farklı bir şekilde kamuoyuna yansıtılmış olayların arka planını görme imkanı doğabilir. Geçmiş meseleler su yüzüne çıkıp yapılan hata ya da haksızlıklar tartışmaya açılabilir. Güç ile güçsüzlük, yetki ile sorumluluk, suç ve vicdan kavramları masaya yatırılıp, sosyal bilinçaltımıza yer etmiş olan arketipler, sorgulanabilir. Baskıcı otoriteye figürlerine kaba kuvvet kullanarak başkaldırmak yerine, otoritenin meşruiyetini sorgulattırıcı vizyonlar üretmek yolunda gelişmeler sağlanabilir.

Kişisel düzlemde ise, bize kendimizi kurban konumuna düşmüş ve gücümüzü kaybetmiş gibi hissettiren olay ya da insanların gerçek yüzünü görme zamanıdır. Ama bu görüşü sağlamak ancak İÇGÖRÜ ile mümkündür. Yani AYDINLANMAK için, durumlara ve duygulara mesafe almamız ve vesveselerimizin, kaygılarımızın, yakıcı duygularımızın sesini değil, bizi kendimizle ve hayatla yüzleşmeye sevk eden iç sesimizi dinlememiz gerekecektir. Neler olabilir;
  • Olaylar ya da insanlar bizi hile ve desise ile alt edebilir, boşa düşürebilir, etkisiz bırakabilirler.
  • Ya da bizi taşımakta zorlandığımız yükümlülüklerin altına sokabilir, iyi niyet sınırlarımızı zorlayan fedakarlıklar bekleyebilirler.
  • Kendimizi yalnız, depresif, kendi hayatının direksiyonunu kaybetmiş bir halde bulabiliriz.
  • Bitirilmemiş eski işlerin, kapanmamış hesapların, ertelenmiş yükümlülüklerin ağırlığı adım atmamızı zorlaştırabilir.
Bunun nesi AYDINLIK derseniz;

Bizim bu duruma düşmemizin hatta bazen görmezden gelerek ya da bile bile girmemizin arkasında, derine itilmiş korkular ya da doğrudan karşılanmasını talep edemediğimiz için manipule ettiğimiz beklentiler olabilir. Bu kurban olma deneyimlerini tetikleyen davranışlarımızın altında yatan kodları fark etmek ve dönüştürmek için harika bir fırsat elde edebiliriz.
Nefsimizi eğitmemiz, gururumuzu ve bencilliğimizi törpülememiz, hizmeti onur kabul ederek ve sadece kendimize yakışan bu olduğu için yapmamız için, bir süreliğine eğitimden geçebiliriz. Bu da bizi şımarık prens/prenses olmaktan kurtarıp, içimizdeki olgun, cömert ve çalışkan kişi ile yani hayatın değil kalbinin kralı olan BİZ ile tanıştırabilir.
Gönülden vermeyi, şükranla almayı ama verirken de alırken de hak olan sınırı koymayı öğrenebiliriz.
Hayatımıza bir çeki düzen vermek ve kendi ritmimizi bulmak istiyorsak, bazı durum ve insanların hayatımızdaki işlevlerinin bittiğini ya da bizim bazı alışkanlıklarımız ile vedalaşmamız gerektiğini idrak edebiliriz.

Eh, bunlar AYDINLANMA değil de nedir?

Aslan’daki şımarık ve talepkar halinden sıyrılıp Başak’ta titiz ve sorgulayıcı hale gelen ve ASİLLER yıldızı Regulus ile kavuşan Venüs’ün AY’a yaptığı derin göndermeler, AN’ın yöneticisi – retro sersemi – Merkür’ün Chiron ve AY Düğümleri ile yaptığı uçurtma, SU Grubundaki ŞİFA ÜÇGENİ, bu aydınlanmayı ve çıkış yolunu görme ya da durumu dönüştürme becerimizi kuşkusuz fazlasıyla desteklemektedir.

Yani biraz depresif hatta endişe verici bir modla başlasa da, aslında ömürlük yüklerimize başka bir gözle bakıp, kalıcı çözümler geliştirmemizi sağlayacak bir DOLUNAY bekliyor bizi. Zaten etkileri tatlı tatlı zorlamaya da başladı kapımızı… HAYROLA, AYDINLIK OLA :)

Bu DOLUNAY için Neil Diamond’dan Lonely Looking Sky’ı seçtim… MARTI filminin soundtrack’inden bir parçadır… Kendimizi yalnz ve beceriksiz hissettiğimiz zamanlara dair az ve öz bir dokunuştur;

”Yalnız, yapayalnız görünen gökyüzü

Ve bu kadar yalnız olduğuna şaşırmak

Yalnız yapayalnız görünen gece

Yalnızlık ve hiçbir şeyi düzgün yapamamış olmak

Sonra uyku

Ve hala rüya görebiliyorken bir rüya görmek

Yeni bir güne uyanmak

Tüm ihtişamı ile doğan bir güne

Tüm ihtişamıyla bize basitçe ‘BAK ve GÖR’ diyen bir güne uyanmak”

Her doğan gün bize tüm ihtişamıyla hayatımıza yeni bir gözle bakmamızı söyler… Ve geçmişin hayaletlerinden özgürleşmiş bir zihin ve YOLA GÜVENEN bir kalple yürümeye devam etmek için bizi yüreklendirir… YOLUMUZ AÇIK OLA!

http://www.youtube.com/watch?v=Ls6n1TWeEQ4


Hiç yorum yok: