31 Aralık 2012 Pazartesi

2012 Biterken, Ağır Giden AY Neyin Üstüne Basıyor ya da Birbirini Ağırlayan YOD’lar


Stopped Moment - Vladimir KUSH
Stopped Moment – Vladimir KUSH

2012 Bitti bitecek… LAKİN, Ay iki gündür Aslan‘da ve yavaş ilerliyor … Farkındaysanız hayatımızın ritmi hızlı olsa da, bizim üzerimizde de bir garip ağırlık, bir baskı duygusu var. Kendi kendinize ”Ya ben niye tam iyi gibi değilim ya? İçimde neden bir garip bunalma hali, sanki üstüme görünmeyen biri oturmuş da ben kalkamıyormuşum gibi bir duygu var?” diye soruyor olabilirsiniz… Bunun nedeni;


Ay ve Ayın Karanlık Kızkardeşi Lilith arasında 60 derecelik uyumlu bir açı var. Lilith -belki yazılarımdan aklınızda kalmıştır – bir süredir Retro Jüpiter ile kolkola geziyor. Yani sürekli olarak ”Böyle yapmıştık da böyle olmuştu… Hem bak zaten bu da böyleydi!’ Dolayısıyla hayatta…” diye geriye dönük çıkarımlar yapan ve geleceği geçmişte olup bitene göre tahmin ve tesis etmeye çalışan bir kestirmeci ukala tarafından besleniyor. Lilith’in olumsuz beklentiler ve bütün duyguların abartılı yanlarını temsil ettiğini daha önce anlatmıştım. Ama zararı yok bir daha anlatayım; sevgiyi bağımlılığa, kızgınlığı intikam arzusuna, hayalkırıklığını depresyona ve kurban psikolojisine, keyfi mutluluk sarhoşluğuna, hazzı hayasızlığa ve bencilliğe çevirmeye yatkındır. Ay’ın anlık dalgalanmalarını ve bizi dünyanın fani hallerine kapılmaya teşvik ederken bir yandan da, faniliğin altını çizen devinimini, insanın belli bir dünya haline takılıp kalma, geçici olan bir hisse tırnakları geçirip herşeyi o ana fiksleme eğilimine çevirmeyi, yani akmayınca bulanan, kokuşan bir su gibi kendini ve çevresini zehirleyen bir moda bürünmesini desteklemeyi üstlenmiştir. Şimdi Retro Jüpiter’le birlikte gezmesi, beklenti ve endişelerimizi abartmamıza ve geleceğin, geçmişte takıldığımız temalar üzerine kurgulu olmaya devam edeceğini düşünüp, kendimizi ileri gitmekten, sıyrılmaktan, yeni yönler tayin etmekten alakoymamıza neden olmaktadır. Ay ile ılımlı açıda olması hele de Aslan Ay’ı gibi gururlu ve ısrarcı ve egoyu parlatan ve kendi önemini abartan ve haklı çıkmaya bayılan bir kızkardeşle iyi geçinmeye başlaması, bizi tek kelimeyle gaza getirmektedir. Hangi konuda?

SÜRPRİZ; yeni bir YOD! Güneş Pluto kavuşumu yaşıyoruz Oğlak’da… Daha da iyisi, infazcı FACIES ile de yakın bir orbda duruyor bu iki gezegen. ”Ya herşeyi istediğin gibi yap ve hayatı istediğin noktaya getir. Ya da beni yak! Kendini yak! Herşeyi yak!” diye haykırarak şarkı söylüyor benlik duygumuz. Yani hem bir garip güç hissi hem de ağır bir zor kullanma söz konusu. Üstelik Ay ve Jüpiter destekli Lilith’den 150′lik açılar alarak, kısa dönemli ama etkili gibi bir YOD’un uç noktasını oluşturmakta. Tanrı‘nın Parmağı bu kez bize bizi işaret ediyor. ”Ya birşeyleri değiştir, ya da kendini değiştir!”

YOD’ların birbirini ağırlaması ne o zaman? Bizim ne zamandır anlatıp durduğumuz YOD neydi onu hatırlayalım; Onun ucunda, yani parmağın hedefinde Jüpiter vardı! Lilith’le vıdı vıdı edip duran Jüpiter… Yani, varsayımlarımız, yargılarımız, takıntılı beklentilerimiz… İleri gitmemize mani olan hatalı zihinsel tasarımlar. Neydi dikkati bu durumun üzerine çeken; Akrep’teki Satürn ya da zamanın ruhuna uymayan bütün yapıları yerle bir etmeye kararlı o devrimci ve Oğlak’taki Pluto ya da ben herşeyi değiştirmeye ve yeniden yapmaya hazırım, neyi gözden çıkarttığımız önemli değil diyen gözü kara tasarımcı. Tasarımcı şimdi Güneş’le yani benlik duygumuzla birlikte ve kısa dönemli YOD’un ucunda!

Aslında, yılın son günü bütün yılın özetini yaşatıyor bize: ”Tutunmaya çalıştığınız bütün yapılar yıkılır, parmaklarınızın arasından sabit bildiğiniz herşey kayarken siz ne yapacaksınız? Geçmişin varsayımlarına mı tutunacaksınız yoksa belirsiz ama sizi geçmiş benlik tasarımlarınızdan, ihtiraslarınızdan, aidiyet ve sahiplik tutkularınızdan, kendinizle ve etrafınızla savaşlarınızdan kurtaracak olan teslimiyet hissine mi?” Sanki iki YOD iki koldan bizi bir tercih yapmaya zorluyorlar…

Dünyanın sonu mu gelecek diyenlere ithafımdır; İnsana arkasında üzerinde durduğu zemini çatlata çatlata kendi bulunduğu noktaya doğru gelen bir deprem hattı, önünde de altında deli bir nehir akan bir uçurum var hissi veren bir haldeyiz! Atlamasak, güvenmeye çalıştığımız zemin bizi içine çekecek, atlasak suyun insafına kalmış durumdayız çünki yüzme bilmediğimizi düşünüyoruz… Bu his bir insan için dünyanın sonu hissi değil de nedir?

Dün çok güzel çok dost bir insan tanıdım. Haritasında sağlığını ve tüm yaşamını etkileyen bir huyu olduğu görülüyordu ''BIRAKAMAMAK.'' O da haritadaki işaretleri aynen şu sözlerle onayladı; ''Evet ben BIRAKAMAM! Bennn hiç birşeyi bırakamammm! Ölürüm bırakırsam...''

Tanrı’nın Parmağı da üstümüze üstümüze basıyor bu aralar ve diyor ki; ”Tercihini yap! Ya bana güven ve akışa teslim ol ya da seni bunca zamandır için için yokeden varsayım ve korkular seni gelecekte de kendi sarmalına alıp sürüklesin. Boş işlerin peşinde kaybolmuş bir halde yaşa dur!”

”Yani şimdi kötü birşey mi oluyor, iyi birşey mi?” diyenlere bir bardak su… Birşey olduğu yok Dostlar! Aslında herşey bizim içimizde oluyor. Birşeyler, bir farkındalık uyanmaya çalışırken, alışkanlıklarımız bir felaket olduğu yönünde çığırtkanlık yaparak bizi karambole getirmeye çalışıyorlar. İçimizdeki Lilith ve Ay, kendi aralarında bir hesaplaşma yaşıyorlar. Ama derler ki; Lilith’in varıp geldiği yer bilgeliktir! Uyumsuzluğu dibine kadar deneyimleyerek, uyumlu olmaktan başka bir çıkış yolu olmadığını farkeden yaşlı bir melektir Lilith… Korkusundan öleceğine, korkuyu öldürmeyi becermiş, zihnini yöneten ”kötü” düşüncelerin içinden akıp gitmesine izin vermiş ve onlara ait olmadığını, onlardan ayrı saf, sade bir varlık olduğunu, onlara tutunmanın gerekli olmadığını, zamanla akan kardeşi gibi akabileceğini fakat ondan daha bilge olup zamanın değişimleri karşısında huzuru sabit kılabileceğini fark etmiştir.

SABİT olması gereken tek şey İÇ HUZURU’dur… Zaman üstümüzden, altımızdan ve içimizden geçerken bize sadece herşeyin geçtiğini öğretir. HERŞEY GEÇER HAYAT KALIR. Geçip gidenlere – Mutluluğa, Hüzne, Beklentiye, Korkuya, Hasrete, İntikama, Acıya, Pişmanlığa – tutunmaya çalışmaktır bizi yıpratan. Ama böyle yapmazsak… Hani bir yapmayabilirsek… HERŞEY GEÇER BİZ ÖZÜMÜZ GİBİ KALIRIZ.

Cindy Lauper’in HIT’ini Eva CASSIDY zamansız bir dinginlikle söylüyor TIME after TIME … zamanın kendini yineleyen halkaları, anıların ağır bavulları, kollarını açmış yanlış bir anda yanlış bir yerde kendine kendini hatırlatan birini bekleyen kayıp yolcular var bu şarkıda …

Kendimizi beklemek zorunda olmadığımızı, kendimizle kucaklaşmanın önünde hiçbir engel olmadığını, başkalarında ve yaşamda aradığımız herşeyin kendi içimizde varolduğunu farkettiğimiz bir yıl olsun 2013!

Sevgilerimle,

JUNO

http://www.youtube.com/watch?v=kRaHqsfH5rI


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Teşekkürler . güzel yürekli insan . 2013 güzel ,mutlu, huzurlu, sağlıklı geçmesi dileğimle .

Adsız dedi ki...

Teşekkürler . 2013 yılının sağlıklı ,huzurlu ,mutlu .geçirmeniz dileğimle ufuk

Adsız dedi ki...

Teşekkürler. 2013 yılının sağlıklı ,huzurlu, mutlu geçirmeniz dileğimle .ufuk

Adsız dedi ki...

2013 ün hayatın akışında güzelliklerin bulması niyetimle.ufuk