23 Ocak 2014 Perşembe

Jüpiter Pluto Karşıtlığı … Almak, Vermek ve Dengeyi Bulmak Hakkında HERŞEY!

Take Me ”AL BENİ” Vintage Plak Kapağı


Jüpiter – Pluto karşıtlığı 31 Ocak’ta tam açılı olarak gerçekleşecek. Ancak bu oluşumu merkezine alan ve etkileri bu günlerden başlayarak Şubat’ın ilk günlerine dek sürecek – yani yaklaşık 2 haftalık süreci kapsayacak – bir görünüm daha var;

Jüpiter Yengeç’te retro giderken, Oğlak’ta gerileyen Venüs de, Pluto ile yakınlaşma halinde… Balık’taki Chiron – Juno ikilisinin de Jüpiter’e üçgen, Pluto’ya ise 60 derecelik açısı var.

MEALİ;

Jüpiter ve Venüs, ”benefic” yani olumlu etki yaptığı, bolluk getirdiği düşünülen gezegenlerdir. Bu ikiliden Jüpiter’in ”Büyük Benefic” sayılmasının nedeni, sonsuz bir kaynak ve sınırsız bir vericilik sahibi olmasıdır. Tabiri caizse, dokunduğunu ihya eden, alicenaplığı ile gönüllen fetheden ve bu sayede gücünü çoğaltan bir hükümdardır. Yengeç’te olduğunda merhametinin, koruyuculuğunun, şefkatinin de sınırsız olması beklenir… Hani bir ev düşünün ki, şöminesi hep güldür güldür yanıyor, ocakta hep en sevdiğiniz yemek kaynıyor, odaları ana kucağı kokuyor, çeşmelerinden ise süt ve bal akıyor :)))

”Küçük Benefic” olarak bilinen Venüs ise, vericilikten ziyade üretkenliği, arzu ettiklerine erişebilme yeteneğini ve ihtiyaç duyduklarından mahrum kalmama becerisini çağrıştırır. Jüpiter’deki sonsuz ve karşılıksız tatmin, Venüs’te istediğini almak için, istenileni verme kapasitesine dönüşmüştür. Oğlak’ta olunca hesapçılık, eli sıkılık gibi ”karşılıklı” dengeleri kendinden yana bozma eğilimini ya da arzu edilene ulaşmak için bazı sıkıcı engellere katlanmak ve uzun uzadıya uğraşmak mecburiyetini çağrıştırır ;)

Jüpiter ”kaynak bolluğu ve cömertliğin” simgesi ise, bu aralar onu karşısına almakta olan Pluto da ”varlığın yok edilmesi, kaynakların tüketilmesi ya da dönüştürülmesi, ve bazen de bir şeylerin yoktan var edilmesinin” simgesidir. Her iki gezegen de ”hükmeden” rolünü üstlenirler. Ancak Jüpiter vaat ederek ve sahip çıkarak – yani etrafındakilerinin gönül rızasını sağlayarak – hükmünü geçirirken, Pluto baskı uygulayarak ve sahip olduklarına el koyarak hükmü altındakileri çaresiz ve etkisiz bırakır.

Oğlak’taki Venüs’ün Pluto ile birlikteliği; ”Yoksunluk, yetersizlik ya da kaybetme korkusunun hırsa ve hesapsız kontrol arzusuna dönüşmesini” … ”İhtiyaçlara ulaşmak için gösterilen çabalarda ve alıcı davranışlarda aşırıya kaçılmasını” … ”Kaynakların haksız ya da verimsiz kullanılmasını” düşündürmektedir…

İşin içine retro haller ve karşıt görünümler de girince, şöyle gelişmeler yaşamamız mümkündür bu devre boyunca;

- Geçmişte ”hadsiz hesapsız” verdiğimiz halde, karşılığını alamadığımız haller bize kendimizi ”kullanılmış” ya da ”değersiz” hissettirebilir. Ve hesap sormak, bedel almak için üste gidici bir tavır benimseme eğilimi gösterebiliriz…

- Ya da ”vermeyi kesersek bu güne dek yaptığımız yatırımların karşılığını almaktan hepten mahrum kalmaktan korkmak” gibi bir kaygıyla, aynı sonuçsuz ve yıpratıcı vericiliğe devam etmeyi seçebiliriz…

- Bize sunulmuş imkanları fazlasıyla sömürmüş olduğumuzu ve bu nedenle artık hesap sorulmaya ya da bedel istenmeye başladığını görüp, hırçınlaşmak, inkar etmek, yüzsüzlüğe vurmak, bahaneler bulmak, muhtaçlığa sığınmak gibi kaçamaklara kalkışabiliriz ya da böyle yapan insanlarla karşı karşıya kalabiliriz…

- Elimizdeki kaynakları verimsiz ve yararsız şekilde kullanmış olduğumuzu fark edip paniğe kapılabilir ve bir daha aynı şansı yakalayamamak ya da aynı performansı gösterememek endişesi ile, oyundan geri çekilmeye, kendimizi tedavülden kaldırmaya niyetlenebiliriz…

PEKİ NE YAPMALIYIZ?

Her karşıtlık, terazinin kefelerinin bir yöne doğru fazla ağır bastığına işaret eder ve bizi DENGEYİ BULMAK yönünde uyarır! Bu görünümde ise hem karşıtlığa dair uyarılar, hem de dengeyi bulmayı kolaylaştıran yardımcı unsurlar – Chiron Juno ikilisinin karşıt uçlara yaptığı ılımlı açılar – vardır.

Juno ruhumuza eş olanlar ve nefsimize hoş gelenlerdir ya da basitçe nefs kapsamında tarif ettiğimiz herşeydir :) Chiron ile birlikteliği, ”Mahrumiyet bilincinin” onarılmasını… kayıp ya da hiçlenme içeren deneyimler nedeniyle gelişen ”açgözlülük, bulduğunun ve sunduğunun değerini bilmeme, onay almak için sınırsız verme” gibi alışkanlıkların ŞİFA bulmasını çağrıştırır.

Herkes kayıp, haksızlık, ezilme, mahrum bırakılma, önemsizleştirilme, ötekileştirilme gibi deneyimler yaşamıştır… Bu deneyimler bizi alış-veriş hallerinde dengesiz ve özensiz olmaya sürüklemiş ve yukarıda tariflediğim deneyimlere açık hale getirmiş olabilir.

Zaman alışkanlıklarımız sürdürme zamanı değil, deneyimlerimizin sonuçlarından ders alıp, denemeye cesaret edemediğimiz çözümlerin örtüsünü açma zamanıdır :)

Ancak burada da TİKKAT edilmesi gereken bir ifrat hali vardır!

Çözüm karşımızdakini AKSİ yönde zorlayarak yani vermeyenin yakasına, durmayanın eteğine, duymayanın kulağına yapışarak bulunmaz… Kendi içimizdeki dürtüyü durdurarak, ağlayıp bağıran sesi susturarak bulunur.

Dönüşüm – öncelikle – kendi içimizde gerçekleşmesi gereken bir süreçtir!

- İstemeyi bilmeyene, verileni adabıyla almayana, aldığını kullanamayana ya da kıymetini bilmeyene VERMEYİN!

- Sorana yapmayı öğretin ama YERİNE YAPMAYIN!

- Saygı duyun, şefkat gösterin, destek verin, güven verin … AMA ACIMAYIN! Ve asla bir insanın kendi sorumluluğunu taşıma gücünü elinden almayın!

- Hoşgörün, affedin, vazgeçin, yol verin… Ama kimsenin ÖNÜNE ÇIKMAYIN ve kendinizi kimsenin AYAĞININ ALTINA ATMAYIN!

- Destek isteyin, bilgi isteyin, fırsat isteyin … Ama verilenin HAKKINI ve mümkünse ilk fırsatta kendinizce bir karşılığını VERİN! Bu sizi eşit kılmasa da DENK kılacaktır…

- Geçmişteki hatalarınızın bedelini ödeyin! Ödemeniz mümkün olmayanlar için – kabul edilmeyeceğini bilseniz de – pişmanlığınızı İTİRAF edin ve ÖZÜR dileyin. Hatanız kimseye değil kendinize zarar verdiyse, o zaman özünüzle hesaplaşın ve bahaneler üretmekten vazgeçin. Bu sizi özgürleştirecektir…

- İnsana değer katanın ALABİLDİKLERİ ve KONTROL EDEBİLDİKLERİ değil ÜRETEBİLDİKLERİ ve SUNABİLDİKLERİ olduğunu öğrenin! Bu sizi her türlü karşılıklı bağımlılık ilişkisinden ve kaybetme korkusundan koruyacaktır…

- EN ÖNEMLİSİ; Mülkün Yaratana Ait Olduğunu UNUTMAYIN! Bütün kaynaklar, onu HAK ile kullanabilene verilir… Elinizde olmayanın ya da sizden alınanın değil, RABBİN RIZASI’nın peşinde koşun! Bu size sınırsız bir güven hissi verecek ve hayatınıza daimi bir bolluk ve bereket getirecektir…

A Sense of Grey – MODDI … Nefis bir melodi, etkileyici bir vokal… Ama sözleri itibariyle sevginin en plutonik versiyonlarından birini tanımlayan ”duman rengi” bir parça :)))

”Sevgi” adı altında meşrulaştırılan ilişkiler vardır… Ama baktığında göğsünü daraltır, ufkunu karartır, yolunu kapatır insanın… Oysa sevgide farklılaşma korkusu, hakimiyet kaygısı, engelleme çabası, değiştirme inadı ya da işine geldiği gibi kullanma ihtirası yoktur!

Sevginin çok naif ve latif bir dengesi vardır… Almak için vermek değil, VEREBİLDİĞİN İÇİN VERMEK, fakat vererek karşındakinin büyümesine ya da kendi yolunda yürümesine engel olacağın zaman DURMAYI BİLMEK’tir sırrı… TIPKI bizi YARATAN’ın yaptığı gibi!

”Rabbini bilmeyen Sevmeyi bilmez!” John 4:8

http://www.youtube.com/watch?v=5uVkqtgueLo



Hiç yorum yok: