9 Mayıs 2012 Çarşamba

MERKÜR BOĞA'da - Parıldayan Şeylerin Kıymeti Üzerine...


''Parıldayan Herşey Altın Değildir!'' der Shakespare Venedik Taciri'nde.
Ne kadar doğru...
Pek karışıktı kafası üstadın (Merkür) Balık'ta gezinirken. Hele Satürn'le de çekişince son günlerde, epey yoruldu, epey şüpheye düştü kendinden!

Ama ayakları toprağa basıyor nihayet Boğa'ya geçmesiyle birlikte.
Üstelik keyifli bir girizgah yapıyor Başak'taki Mars ve Oğlak'taki Ay ile bir üçgen oluşturarak, daha ilk günden... Her ne kadar pek sevilmezse de Ay'ın Oğlak'taki hali, bu üç aktif gezegeninin topraktaki üçgeni ne zamandır bulanmış olan görüş mesafemize pek iyi gelecek!

Ne bekliyoruz, Merkür'ün Boğa'daki yolculuğundan...

Öncelikle Boğa'nın Venüs niteliğindeki enerjisinden biraz söz etmek lazım. Boğa, kıymetli olanın peşindedir. Neyin elde tutulmaya, neyin zamanda eriyip yokolmaya yatkın olduğunu bir bakışta anlar! Merkür ise mantığın ve veriye dayalı analizin üstadıdır. Yani safsataya paye vermez! Kısacası, Boğa'daki Merkür ''Tüccar'ın Hası''dır. Üstat, parladığını sandığımız, parıltısının peşine düştüğümüz, parlatmaya çalıştığımız şeylerin hangilerinin gerçekten ALTIN, hangilerinin ''boş iş'' olduğunu pek güzel gösterecek bize.

Üstelik, hoş bir karşılıklı ağırlama da eşlik edecek Tüccar'ın yolculuğuna; Boğa'nın yöneticisi olan Venüs de, Merkür'ün maiyetinde olan İkizler burcunda... Merkür ve Venüs kolkola girip, çok önemli bir sürece ''Büyük Venüs Geçişi'ne'' hazırlayacaklar bizi...

Zaman, hayatımızda varolanlara başka bir gözle ''Kıymet Biçme''nin, yepyeni düşüncelere açık hale gelmenin, önyargılardan arınıp, ''Zamanın Ruhu'' ile bütünleşmenin zamanıdır dostlar! Kendi kıymetimizi bilmenin, ömrümüzü değerli kılmanın zamanıdır...

Ne yapalım, nasıl faydalanalım  bu enerjiden? Öncelikle, hayatımızı sadeleştirelim. Zira çok pratik, çok sade, hafif ve latif enerjiler taşır Venüs'teki İkizler ve Boğa'daki Merkür. Siz de hafifleyin! Değer verdiğiniz ve size değer katan şeyleri şöyle bir elden geçirin. Artık efektif olarak kullanmadığınız, işe yarar hale getiremediğiniz hiçbirşeyi tutmayın elinizde, yörenizde, yüreğinizde;

- Karıştırın dolaplarınızı, ne zamandır kullanmadığınız ve kendinizden bir parça gibi hissetmediğiniz bütün giysileri ayıklayın. İhtiyacı olanlara gönderin. Sağlam olması, sizden olması demek değildir!

- Kırık dökük eşyalarınızı ya tamir ettirin, ya da içine çiçek ekin, ya da koyun kapının önüne...

- Hesaplarınızı elden geçirin! Borç alacak ne varsa derleyin toplayın... Hangi harcamalarınızın VAZGEÇİLMEZ, hangilerinin süfli olduğuna karar verin. Dürüstçe sorun, bana katkısı olan şeyler nelerdir diye. Sizi siz yapmaya gerçek bir katkısı olmayan hiçbir şeyin bedelini boş yere ödemeyin!

- İlişkilerinizi elden geçirin... herkesle konuşmak, herkesle görüşmek, hele de kendinizi herkese beğendirmek zorunda olmadığınızı farkedin! Siz neyi beğeniyorsanız onu taşıyın üzerinizde, kimi beğeniyorsanız ona vakit ayırın! Alışkanlık, ya da ''onaylanma arzusu'' ile samimiyetsizce yaşadığınız ilişkilere ayırdığınız vakti azaltın. Daha da önemlisi, duruşunuzu ifadenizi şöyle bir kontrol edin!

- Anılarınızı gözden geçirin... Onlara yüklediğiniz anlama bakın, bir de onların sizin sırtınıza bindirdiği yüklere... Bazen demir atarız geçmişteki bir anıya, ilerleyemeyiz, yeni duygulara, yeni algılara yelken açamayız o anılara tutunmaktan! FARKEDİN... ve onları gerçekte oldukları yere koyun artık. Siz anılarınızdan ibaret değilsiniz ve kendinize asıl borçlu olduğunuz şey ömrünüzde yeni sayfalar açmak! Öyleyse; kendinize yeni yaşantılar, yeni algılar, yeni duygular için şans verin.

- Hayallerinizi ve hayalkırıklıklarınızı gözden geçirin. Hangilerinin hala yaşam içinde bir kıymeti harbiyesi olduğuna, hangilerinin miyadının dolduğuna yüreklice karar verin. Yeni hayaller kurmaya cüret edin!

- İnançlarınızı gözden geçirin... Ne kadarının arkası dolu, ne kadarının için boş, ne kadarı yaşam içinde kanıtlamış doğruluğunu, ne kadarı size ayakbağı olmuş. Vicdanınızı gözden geçirin! Ne kadar temiz... Ezberlenmiş doğruların ve yanlışların ötesinde, siz ne kadar özünüzle sözünüzle uyum içindesiniz?

- EN ÖNEMLİSİ, kendinize verdiğiniz değeri gözden geçirin. Ne kadar tarafsız, ne kadar gerçekçi olabiliyorsunuz kendiniz hakkında... Kendinize olan güveninizi oluşturan dayanakları sorgulayın. Hangileri, gerçekten özünüze dair ve sizden menkul... Hangileri dışa bağımlı ve inişli çıkışlı seyriyle sizin dengenizi bozmakta!

Size değer verenleri değil, sizin hayata katabildiğiniz değerleri sorgulayın... Son tahlilde, hepimiz büyük bir sistemin bileşenleriyiz ve bizi gerçekten doyuran, içimizde kaygı ve huzursuzluk bırakmadan ''hoşnut'' kılan nimetler, sadece hakettiklerimizin karşılığında gelenlerdir...

Pek çok şey parıldar zamanın serencamında... Ama pek azının değeri zamana yayılır. Değeri kaybolmayan tek şey ise, ALTIN GİBİ BİR KALP'tir... İyi bakın kalbinize... Herşeyin parıltısı kaybolduğunda, tüm dünya ayaklarınızın altında sarsılıyormuş gibi geldiğinde, herşeyin değeri eriyip yokoluyormuş gibi göründüğünde, etrafınızda size neyin doğru, güzel, değerli olduğunu söyleyecek - ya da söylediğine güvenilecek - kimse kalmadığında bile, onun ışıltısı yolu aydınlatacaktır.

Bir de Johnny Cash'den dinleyin istedim ''Heart of Gold''
Yaşlandım ama hala ''o altın kalbi'' aramaya devam ediyorum diyor...



http://www.youtube.com/watch?v=drsMyeXzLSo







Hiç yorum yok: