30 Kasım 2012 Cuma

YOD ya da ”Yaratan’ın Parmağı” Neyi İşaret Ediyor – Gölgeler Vadisi’nden Çıkış!



Ay bir tutuldu … etraf adeta ”Gölgeler Vadisi”ne döndü! Kimimiz sağlık, kimimiz iş, kimimiz yargı, kimimiz aşk problemlerinin, kimimiz ise sadece varoluşun dayanılmaz anlamsızlığının altında kalmış gibi boğulduk, bunaldık… Dar geldi yaşamın kulvarları kalplerimize!

Yaşamın kulvarlarının duvarları hep oradaymış gibi gelir. Oysa o duvarları orada tutan biziz! Eğer zurna zırt diyorsa, bir bildiği vardır… tartışmak veya kulakları tıkamak yerine, kafayı önümüze koyup düşünmek lazım. VAZGEÇEMEMEK diye bir derdi vardır insanın. Vazgeçemediklerimiz, etrafımıza kalın duvarlar örer. Onları güvence sanır, sınır beller, arkalarına sığınırız ama vazgeçemediklerimiz bizi kendimizden vazgeçmeye zorladığında, o duvarlar üstümüze üstümüze gelir!

YOD – Yaratan’ın Parmağı – ilginç bir oluşumdur. BAYILIRIM :)

Mars-Pluto kavuşumu Oğlakta, Satürn-Venüs kavuşumu Akrep’te … aralarında 60′lık açı var. Tam karşılarına Retro Jüpiter ile Lilith’i almışlar. Bir de bugün Güneş girmiş tam 60′lik açının orta yerine! Yakmış projektörünü Jüpiter ve Lilith’in üstüne… uzun bir süredir yaşanan bir dizi olay karşısında benimsediğimiz tutumları ve bunların sonucunda vardığımız noktaları adeta fosforlu kalemle ”highlight” ediyor. Beklediklerimizi bulamamak, bizi endişelere gark etmiş! Ney neye gark etmiş … ”beklediklerimizi bulamamak derin bir endişeye” … bir daha tekrarlayalım ; BEKLEDİKLERİMİZ!!!

Hayat bize birşeyler öğretmek için çırpınırken, biz her geleni zarar belleyip kollarımızla yüzümüzü, ellerimizle gözümüzü kapatmaya devam ediyoruz. Hatta hayal kırıklığına uğrayınca küsüp, kendimizi hasta ediyoruz. Ya da göz göre göre yokuş aşağı salıyoruz freni patlak arabayı, ta ki bir duvara toslayıp durana kadar. Çektiğimiz acıları, umutlardan, olasılıklardan çooook daha fazla seviyoruz. NEDEN mi? Acılarımıza çoook emek verdik de ondan! Onlardan vazgeçersek, canımızı yakmış olanlarla nasıl hesaplaşırız? Nasıl haklı olduğumuz çıkar ortaya? Nasıl hayata kimin sözünün geçeceğini gösteririz başka türlü? Sürünsek de, yıpransak da, hatta ölsek de bu yolda, MUTLAKA elde etmeliyiz istediklerimizi, bize kendimizi VAR hissettiren şeyleri MUTLAKA hayatımızda tutmalıyız!

Ama bir süredir, bu ısrar bizi YOK ediyor.

Neyin olmadığını adını koyun Dostlar! Yürümeyen ne? Neden yürümüyor? Utancı, kızgınlığı, yıkımı, paniği de bir yana bırakın… Dürüstlük, insanı her zaman düze çıkartır. İtiraf edin, ”Ödeyemiyorum Mişon” deyin, Mişon düşünsün ;)

Elbette bu, çantamızı alıp istediklerimizi de içine koyup yürüyüp gidebileceğimizi göstermiyor :) İtiraf edeceğiz ve yeni anlaşmalar yapıp gerekirse bazı bedeller ödeyeceğiz. Çatışma değil UZLAŞMA zamanı şimdi… Uzlaşmalar ise, neyi gözden çıkartarak, neyi korumaya çalıştığımız üzerine kurulan dengelerdir. Kendinizle ve hayatla çatışmak yerine koşullar ve olasılıklar ile uzlaşın. Ve FEDA edin… olmazsa olmazlarınızı, rahatınızı, korkularınızı, beklentilerinizi, hırslarınızı feda edin.

Taşımayın sırtınızda, belinizi büken o yükleri … kendinizi kaybetme korkusuyla sanal duvarlar arasına hapsetmeyin. Duvarları yıkın ki, önünüzde yeni bir hayat inşa edebileceğiniz alanlar açılsın.

Budur Yaratan’ın parmağının işaret ettiği yer; bu kapı Gölgeler Vadisi’nden Çıkış Kapısıdır! Nereye götürüyor beni diye endişe etmeyin … yürüyün. Her yol Gölgeler Vadisi’nden evladır… Yıkıntıları temizleyip, hayatı yeniden inşa etmek biraz emek ve sabır gerektirir belki, ama hafif bir yürek ve temiz bir vicdanla, emek vermek de sabır etmek de daha kolay…

Bugün şarkı yok müzikli animasyon var :) KORKMA VRE HEZARFEN … Bir ayak sürçmesi nelere maloldu bak! Halbuki akacak kan damarda, uçacak kuş duvarda durmaz :)

http://www.youtube.com/watch?v=cpniGv99t84




Hiç yorum yok: