3 Kasım 2013 Pazar

3 Kasım 2013, Akrep Burcu’nda Yeniay ve Güneş Tutulması – Boğa’nın Ataleti, Akrep’in Korkusu ve Kartal’ın Cesareti!

HEALING BY LENA

3 Kasım 2013 günü Istanbul saati ile 14:50′de Yeniay Akrep Burcunun 11 derecesinde gerçekleşecek ve eş zamanlı olarak hybrid – halkalı başlayıp tam hale dönüşen – bir Güneş Tutulması yaşayacağız. Tutulma İstanbul haritasına göre Sekizinci Ev’de yani Akrep’in doğal evinde. Ve haritadaki Sekizinci Ev, yalnız Yeniay ve Tutulmaya işaret eden Güneş-Ay kavuşumunu değil, Merkür-Kuzey Ay Düğümü kavuşumu, Satürn ve Selena’dan oluşan bir Akrep Stelyum’unu da ağırlıyor.

Şimdi bildiğiniz gibi bu Akrep denilen burç da, bu tekinsiz 8′inci ev de, ACI, KAN, KİN, SEKS, ENTRİKA, KARA BÜYÜ, REZALET, SEFALET ve hatta ÖLÜM temalarını çağrıştırdığına ve TUTULMA dediğimiz şey göğün nurunu kararttığına göre, acep bir MAHŞER provası mıdır yaşanacak olan?

Alooo… ALLOOO… Juno Hanımla mı görüşüyorum? Siteniz hacklenmiş JUNOCUMMM! Biri geçmiş klavyenin başına… Güneş Tutulması hakkında korkunç ötesi yorumlar yazıyorrr! Bişey diyin şekerim :)))))

Yaw ne desem boş! Kaderin gökler tarafından çizildiğini zannetmek gibi VAHİM bir yanılgımız var.

İnsan evladıyız… Olan bitene verdiğimiz tepkiyi dert etmekten ziyade, başımıza ne geleceğine önem veririz. Oysa KADERİ BELİRLEYEN verdiğimiz tepkiler ve yaptığımız seçimlerdir! Göğün etkileri ise eve giden yoldaki arka plan efekti :)

Gelin bu ara arka plan nasılmış bir görelim;

Akrep’in doğal yeri olan Sekizinci Ev’in teması DÖNÜŞÜM’dür…

Bildiğiniz gibi hiçbir şey durup dururken dönüşmez! Zira vücut bulmuş her şey bir tür atalet arzusu içindedir. Biz hep genç, hep mutlu, hep en zirvede ve en birinci – nasıl olacaksa o hepimiz birden – ve her daim ömrümüzün balayısı modunda olmak isteriz :))) Tam da Akrep’in zıddı olan Boğa Burcunun yaptığı gibi, sahip olduğumuz her şeyi alıştığımız ve sevdiğimiz haliyle korumak ve olası değişimleri hayatımızdan uzak tutmak gibi bir derdimiz vardır! Oysa bize göre uygun, gerekli ya da yeterli olan, evrenin bizim için yaptığı plana göre hiç de öyle olmayabilir…

Akrep hiç bir şeyin SONSUZA DEK olmadığının farkındadır. En büyük becerisi, o ara eline geçen fırsatlar içinde en uygun olana yönelmek ve raf ömrü dolan şeylere takılıp kalmamaktır. Zira ATALET Akrep’in pek korktuğu ÖLÜM ile eş anlamlıdır ve Akrep – uzaktan pek gotik ve vampirane bir imaj çizse de – tam bir hayatta kalma uzmanıdır ;)

Zaten Tutulum & Yeniay haritası da ataletin bitişine ve dönüşüme adanmış bir manzume!

Haritanın ana figürü bir uçurtma… Miras kalmış bir hazine gibi rahatça kullandığımız ama bizi geliştirmek anlamında fazla bir getirisi olmayan düşünce ve davranış kalıplarını simgeleyen Güney Ay Düğümü bu uçurtmanın çıkış noktası… Güney Ay Düğümü, değerlerimizi temsil eden İkinci Ev’de ve atıl ve tutucu olmaya yatkın BOĞA’da :)

Uçurtmanın vardığı yer ise elbette Akrep’teki Kuzey Ay Düğümü ve etrafındaki Stelyum… Kuzey Ay Düğümü anın yöneticisi olan Merkür ile kavuşumda. Gündemin merkezinde olan Güneş-Ay ikilisiyle de gayet samimi bir açıda

Bu TUTULMA bize Akrep’teki Merkür sayesinde ANALİZ’e dayalı KARARLAR getiriyor.

Neyi analiz ediyoruz… Uçurtmanın kanatlarını oluşturan Oğlaktaki Pluto ve Başaktaki Mars’ın taşıdığı enerjileri! Mars’ın da Pluto’nun da Akrep’in yöneticileri olduğunu unutmayalım bu arada…. Ne diyor bize Akrep’i Akrep yapanlar;

- Oğlak’taki Pluto; Zemin değişiyor… Ayağını basmaya alıştığın yer yerinde değil… Hal bu ise sen nasıl aynı kalacaksın? Hayatta kalmak ve yola devam etmek için dönüşümü kabullenmek zorundasın…

- Başak’taki Mars; Suyun dikine gittin de ne oldu? Hem yıprandın, hem de elinde kalanlar ürküttüğün kurbağalara değmedi… Şimdi ”Atıl Kurt” zamanı değil … ”Akıllı ol! Tepkilerini kontrol altında tut” zamanı

Boğa’daki Güney Düğümünün efendisi olan ve Yay’da hepten sınırları kaybedip arzu ve taleplerin tavanına kafasını vuran Venüs, konum, tanım, kartvizit, sosyal aidiyet, statü gösterdesi olan 10′uncu evde ve Yükselene sert bir açı yapıyor… Yani gökler bizim için hayırlı olmayan, gelişmemize hizmet etmeyen KONUM’ları ve AİDİYET’leri desteklemiyor.

Demek ki hayat yolumuz için hayırlı olmayan insanlar, konumlar, değerler, yargılar, bakış açıları, hayaller, beklentiler bir şekilde sahneyi terk edecekler bu ara… Ve bizim belirsizlik telaşı, değişim direnci, korunma kaygısı ve kaybetmeme hırsı ile değil, temkinli ve tutarlı bir kabulleniş ile davranmamız gerekiyor.

”Peki ama Uranüs Pluto karesini ne yapıcaz?” diyenlere cevabım; son tam kare deprem ya da savaş beklenirken Taksim olaylarını getirmişti :) ”Yani Juno borsanın batması, güney doğuyu kasıp kavuran doğa olayları ya da politik depremler çıkması filan söz konusu değil mi?” derseniz, ”Ben bilmem, MERKEZ bilir!” derim :) Neye ihtiyacımız olduğunu – iyi de kötü de görünse – aslında hangi arka planda hayatın ne kadar ustası olduğumuzu ispat etmemiz gerektiğini, bir tek O biliyor çünkü… Bir tek O biliyor Ruh’undan üfleyerek can verdiklerinin, bu devranda hangi yükü taşımaya hazır olduklarını… O uzattığı ipi tutanların, etraf karanlıkken dahi içlerindeki ışığı bulacaklarına, yolu cesur ve emin bir şekilde adımlayacaklarına güveniyor…

O zaman biz neden güvenmeyelim?

Anın yükseleni 20 derece Balık. Balık’ın Klasik yöneticisi olan Jüpiter ise Yengeç’in 20 derecesinde ve yükselene tam bir üçgen açı yapıyor. Jüpiterden bir üçgen de Akrep Stelyum’undaki iyicil Selena’ya çıkıyor… Yani yaşanan ne olursa olsun, ŞİFA anın içinde gizli! Ama vesveseli Lilith de Jüpiter’in hemen ensesinde… Demek ki;

Biz seçeceğiz neye inanmamız gerektiğini… Rabbin yolumuza çıkarttığı her çoktan seçmeli soruda, içimizdeki ”konumunu korumaya, alıştığına sarılmaya, vicdanını hırslarına kurban etmeye, önemsiz olmaktan korktuğu için asıl önemli olanı bir yana bırakmaya” meyleden, cahil ve ürkek mahalle kızına/delikanlısına mı kulak vereceğimize, yoksa ”Gönlümüzü O’nun içimizden fışkıracak bir yer arayan sonsuz ve temiz kaynağı” ile mi sakin, ılımlı ve aydınlık tutacağımıza biz karar vereceğiz…

Zaten – Mars’ın ve Pluto’nun hatırlattığı üzere – ne çekiyorsak cahilliğimizden, kör inadımızdan, yanıbaşımızdaki çağıl çağıl akan pınara avucumuzu daldırmak yerine, döne dolana az önce düşürdüğümüz pet şişedeki suyumuzu aramamızdan dolayı çekmedik mi ;)

Akrep dönüşme hayatta kalma üstadıdır denir… Denir de, insanlar çoğu kez onun ateşi – ya da zoru – görünce kuyruğundaki zehirle kendini öldüren halini bilirler! Ne var ki Akrep’in bir sürüngen bir de KARTAL hali vardır derler… Yani hırslarının, korkularının ve arzularının kurbanı olan değil, dünya halinin de varlık nedenlerinin farkında ve hayatın kuşbakışı seyrinde olan hal :)

Kartalların ilginç bir huyu vardır;

Belli bir yaşa gelince tüyleri, pençeleri ve gagaları çok eskir ve onları desteklememeye başlar. O zaman kartal bir dağa çekilir ve uzun, acılı ama sonuçta müthiş şifa getiren bir sürece girer. Artık işine yaramayan tüyleri bir bir yolar! Tırnaklarını ve gagasını taşlara çarparak kırar… Bir süre aç ve savunmasız bir halde bekler. Ve nihayet yeni tüyleri, gagası ve pençeleri olur! Bu süreç ömürlerine neredeyse yaşadıkları kadar bir zaman daha ekler…

Yani işe yaramayanları dönüştürmek ve ŞİFA bulmak, insana zorlu gelen bir süreci gerektir… Kartal bunu ÖZ’üne güvendiği yani DNA’sındaki kodlar bunu gerektirdiği için yapar. İnsan içinse korkunun zehri ve dönüşümün şifası arasında DAİMA bilinçli bir seçim vardır!

Gönlümüze ister hoş ister nahoş gelsin bir günün getirdikleri, özüne güvenmeyi ve hayatın getirdikleri içinde direnmek yerine uygun şekilde dönüşmeyi seçen kişi ŞİFA bulacaktır! En önemlisi olan bitenin endişesi, heyecanı, belirsizliği, ya da yanıltıcı mutluluğu içinde kaybolmak yerine yolunu kuşbakışı seyreden bir Kartal olacaktır…

Adamım Cohen’in son dönem konserlerinden bir parçayla bitsin bu yazı … COME HEALING … ”Bir dalın, gonca vermeyi özlemesi… Bir damarın, aktardığı kanı arındırmak istemesi gibi çağrıyorum ŞİFA’yı” demiş üstad.

Babam ve Öğretmenime Sevgilerimle :)

http://www.youtube.com/watch?v=ViRdiIHyT6Q


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhabalar, kafam çok karışık yardımınıza ihtiyacım var.
Erkek arkadaşım 7.11.1990 doğumlu, ikimiz de birbirimizi severiz, inanıyorum buna. 2 gün önce askere giderken ben uzaklaştım, sinir harbi yaşadım belli etmemeye çalışsam da garipleştim, kaçtım ondan ve askere gideceği gece ayrılma kararı verdi. Sonra ben pişman oldum falan.. Retro ya da başka herhangi bir şeyle alakası olduğunu sanıyorum, normal değil Juno, inan değil.