18 Mart 2012 Pazar

SAMURAY KAPISI...

Başakta geri hareket eden MARS bugün KUZEY ve GÜNEY AY DÜĞÜMLERİ ile tam kare açı yapıyor. Bu kare varlığını sadece bugün hissettirmeyecek elbette. Bir süredir, hayatın bizi zorladığı noktalarda alıştığımız tepkileri verip vermemekle ilgili birçok sınavdan geçiyoruz. Ve bu süreç devam edecek.
Ancak bugün bir zirve, çatışmanın doruğa çıktığı bir an...
Hangi çatışmadan bahsediyorum..? Elbette kendi içimizde sürüp giden o bitmez tükenmez çatışmadan!
Bu yol uzun ince bir yol. Ama bugün belki de savaşın gidişatını belirleyecek bir adım atılacak. Belki kararlarımızı, yönümüzü belirlemek için ekstra uyaranlarla karşılaşacağız. Belki - bir insan, bir olay, bir kapı - çıkacak karşımıza ve bize neyi, neden yaptığımızı hatırlatacak. Neyi nereye kadar göze alabildiğimizi, bizim için neyin feda edilmez, neyin uğrunda ölmeye ve yaşamaya değer olduğunu sorgulattıracak...
Neden mi böyle köşeli sözcükler seçiyorum..? Çünki Mars'ın enerjisi atak ve köşelidir. Fırlatılan bir bıçak, savrulan bir kılıç, bir atımlık kurşun, bir dönüşü olmayan adım gibi, anda alınan bir karar ve sert bir geçiş enerjisi taşır. Mars bir arena savaşçısıdır. Hayatta kalma güdüsünün ta kendisidir. Anlam üzerine düşünmeye vakti yoktur. İçgüdülerinden aldığı emirle tepki veren bir hayvandır.
Mars'ın yani savunma ve saldırı mekanizmalarımızın bize hakim olmasına izin verdiğimiz anların getiri ve götürülerini düşünmek, onlarla yüzleşmek gereken bir zamandan geçiyoruz şimdi.
Cebinde silah olan adamın hali bir başka olur derler... Bize sunulan bütün değerleri, kullanabildiğimiz bütün kaynakları birer silah gibi düşünelim şimdi. Aklımız, paramız, cazibemiz, bilgimiz, ilişkilerimiz, yeteneklerimiz... her biri birer silah olsun. Onları verimli-verimsiz, yerli-yersiz, kararlı-kararsız, yeterli-yetersiz kullandığımız zamanları düşünelim;
Bir meydan okuma ile karşı karşıya kaldığımızda ilk çektiğimiz silah hangisi? Hangisini daha beceriyle kullanıyoruz? Hangisi ile anlamsız can yakıyor, hangisiyle dönüp kendimizi  vuruyoruz? Savaş zamanı geldi mi, hangi yeteneğimizi bir sanatçı gibi hangisini sanatın katili gibi döküyoruz ortaya?
SAVAŞ'ın SANATI olur mu? Olur! Samuray diye birşey var... Onlar, Ruh-Zihin-Beden bütünlüğünü sağlamak için hiç durmadan çalışan, bu yüzden de amaca odaklı, duruma uygun ve hızlı tepki vermeyi yani MARS'ı verimli kullanmayı bilen, MARS'ı kontrol edebilen insanlar.
Kontrol edemediğimiz her araç, elimizin altında olup da dizginine sahip çıkamadığımız her güç, bizi kontrol eder. Yani efendi değil köle oluruz.
Düşündükçe, geçmişinizde böyle birçok örnek bulacak ve kendinize ömürlük dersler çıkartacaksınız.
Neden korktuk; Neye kızdık; Neye yükseldi sesimiz; Serin kanlılığımzı hangi durumlar karşısında kaybettik; Ya da neyi görüp geri çekildik; Ne olunca bizim için önemli olanlardan vazgeçecek kadar paniğe kapıldık ve gerisin geri kaçtık; Ve en önemlisi, ne geçti bütün bunların sonunda elimize?
Zaten biz düşünmek istemesek de geri giden Mars bize bunları düşündürmekte... Ve bizi yeni seçimlere, yeni tutumlara zorlamakta.
MARS'la yüzleşen ve ona hakim olan SAMURAY olur.
Korkunca imana, kılıcı ele alınca adalete, söz sırası gelince vicdana, ihtiras duyunca sabır ve dirayete yönelenler...
Yapılması gerekeni yapmaktan geri durmayan ama yapılmasında bir fayda olmayanı da ortaya dökmeye gerek görmeyenler...
Koşulları ya da insanları değiştirmeye değil, kendilerini eğitmeye uğraş verenler...
Yani yaşamlarının sorumluluğunu üstüne alan insanlar!
Onlar birer SAMURAY'dır.
Bugün SAMURAY'ın kapısından geçiyoruz...

Gazanız mübarek, yolunuz açık ola...

Hiç yorum yok: