3 Haziran 2012 Pazar

YÜKSELEN ARZULAR MAHRUMİYET BİLİNCİNE KARŞI...

Bu aralar göklerin kapısı açıldı, adeta mesajlar yağıyor üzerimize...

VENÜS GEÇİŞİ'nin bizleri birçok konuda tutum değişikliğine teşvik edeceğini söylemiştim daha önce. Elbette, bu değişikliğin gereğini hatırlatan görünümler de oluşuyor; 4 Hazirandaki Dolunay ve Yarım Ay-Tutulması bunlardan biri... Yanısıra bir de büyük dörtgenin etkisi yaşanıyor şimdilerde;

İkizlerde yakın arayla dizilen Güneş-Venüs-Merkür üçlüsü, Başak'taki Mars, Balık'taki Chiron şimdi bir dik-üçgen halindeler. İsteklerimizi karşılayabilecek adımları atamamaktan dolayı gergin ve kızgın olduğumuzu gösteriyor bu görünüm. Akrep'teki tutkulu Ay ise Boğa'daki cömert Jüpiter ile çekişmede... Ama Yay'a girerek dolun vaziyetine yaklaştıkça, karenin eksik ucunu da o tamamlayacak.

Alışkanlıklarımız var... Olmazsa-Olmaz'larımız... rahatça tüketmeye alıştığımız maddi ve manevi değerler. Aslında kendi değerimizi tüketebildiklerimiz ile ölçmeye alışkınız desek daha doğru olur belki de! Para, eğlence, yiyecek, süs-püs, seks, saygı, beğeni, destek, sabır, anlayış, şefkat... hepsi bizim kendimizi adam yerine koymak için tükettiğimiz şeyler. Oysa, ''Adam gibi adam olmak eline, beline, diline hakim olmaktır!'' diye hamaset yapmayı da pek severiz :)

Mahrumiyet, muhabbeti arttırır derler... Bu aralar mahrum kalıyor pek çok insan ''alıştığı'' seviyede tüketmekten. Oysa ihtiyaçlar tavan yapmış durumda. Zira, kendimizden hiç hoşnut değiliz. Eksiğimizi tüketebildiğimiz değerlerle kapatmaya alışkın olduğumuz için de, çok acı veriyor bize alamamak, yiyememek, gezememek, sevişememek, popüler olamamak, bizi ana rahmi gibi sarıp sarmalayan ve dünyanın acılarından koruyan bir sevgiye gömülememek...

Tam burada Merkür-Venüs ikilisinin ve giderek onlara yaklaşan Güneş'in Satürn ile kurdukları üçgen giriyor işte devreye! Büyük öğretmen ''Madem yokluk geçici bir durumdan çıkıp bir standarda dönüşmeye başladı, öyleyse beklentilerinde ve tutumlarında değişiklik yapmalısın!'' diye sesleniyor bize kürsüden.

''Bir daha bu Juno'nun yazılarını okumayacam! Aaaaa, ne bu yaaaa! Kendini değiştir... çare başkaları değil sensin bunu farket... Nerdeyse 'Oh iyi oldu size müstahaktır' diyecek... YETER!'' :))))

Elçiye zeval olmaz dostlar... ben de daha farklı şeyler yaşamıyorum aslına bakarsanız. Ama durumu tanımlamak ve kabul etmek, çözümü geliştirmeye başlamanın ilk adımı. Bunu geciktirmek ise, zararı ziyanı arttırmaktan başka bir işe yaramıyor maalesef.

Ne var ki, yokluk hem varolanın kıymetini bilmeyi getirir, hem de dışarıdan beslenemeyen bünye ayakta kalmak için öz-varlıklarını, öz-değerlerini keşfetmeye yönelir. Belki de ummadığımız kadar zengin, doygun ve huzurlu olabileceğimiz bir bilince geçmektir göklerin bize biçtiği hediye... KİMBİLİR :)

Evren kadar bilge bir sesi ve ruhu olduğunu düşündüğüm Chavela Vargas'tan Tu Me Acostumbraste'yi eklemek istedim bu yazıya... Sarsın sarmalasın merhem gibi acıyan yerlerimizi... Bize daha güçlü olabileceğimize dair umut versin :)


http://www.youtube.com/watch?v=FsS4FJnsAbE


Hiç yorum yok: