18 Ağustos 2012 Cumartesi

BUGÜN BEN NERDE YANLIŞ YAPTIM DÖRTGENİ VAR GÖKTE ... hem de en ''mistik'' olanından

Mistik dörtgene bayılırım demiştim değil mi daha önce de... Su ve Toprak ya da Ateş ve Hava gibi birbirini destekleyen iki elementte yerleşen dört bileşenin tam bir dikdörtgen oluşturmasıyla yaşanır. İki adet zıtlık ve dört destekleyici unsur barındırır. FAYDASI: Kendi içimizdeki temel çatışmaları keşfetmemize ve bunları düzeltmeye ilişkin nasıl bir adım atmamız gerektiğini farketmemize yarar! Yani iki ayağımızı bir pabuca sokup bırakmaz, nasıl çıkacağımızı da gösterir hatta pabucun kayıp tekini bulmaıza yardım eder :)

Bugün herşeyi kritik etmeye ve kabahat bulmaya, titizlenip huzursuzlanmaya meraklı Başak burcuna giren Ay, bizi olup biten herşeye karşı hassas hale getiriyor. Ne karşı duruyor Ay'a? Balık'taki Chiron!   Kendi kırıldığımız ya da rahatsızlık duyduğumuz yerlere daha bir dikkatli bakmamız gerektiğini hatırlatıyor bize... Kırılınca kırabildiğimizi... haklı dahi olsak adil kalmayı beceremediğimizi hatırlatıyor!

İkinci zıtlık ise Yengeç'teki güvenlik ve sığınma arayan Venüs ile Oğlak'taki, VAZGEÇ diyen Pluto arasında... Habire şefkat, anlayış, destek, uyum, iyiniyet, sabır, güven beklemekten vazgeç! Kimse senin annen, baban, kardeşin, ruh ailenin en vıcık vıcık samimi üyesi filan değil! Herkes bir birey! Onları beklentilerine göre gizli gizli yönlendirmekten ve aradığını bulamayınca kalbine tecavüz edilmiş gibi davranmaktan vazgeç!

Venüs ve Ay arasındaki ılımlı açı beklentilerimizi yükseltir, bize ''sen haklısın... ne desen haklısın... onlar seni incitti... tertemiz çocuk kalbini, samimiyetini, iyi niyetini ya da haklı taleplerini anlamayanlar onlar... sen doğru olanı yapıyorsun''  diye gaz verirken, Retro konumdaki Pluto ve Chiron hem kaş çatıp, hem tatlı tatlı geçmişte yaşadığımız deneyimlerden almış olduğumuz fakat hayata geçirmeyi ihmal ettiğimiz derslere parmak basıp bizi çözüme yönlendiriyorlar!

Kendimize göre haklı ya da iyi niyetli olsak da, bir çatışma oluştuğunda, haklı bulduğumuz tercihimizi ya da aslında iyi olan niyetimizi ifade ederken takındığımız tavır bizi batırıyor ya da çıkartıyor.

Neyi Farketmeli ve Ne Yapmalıyız:

- Tercihlerimizi dile getirirken özenli olmalı, geçmiş birikimlerin etkisiyle değil, o an duyduğumuz rahatsızlığın basit düz bir ifadesiyle ortaya çıkmalıyız! ''Sen böylesin işte!'' demek yerine ''Ben böyle yapmanı tercih etmiyorum'' demeyi öğrenmek lazım! Aksi takdirde, haklı bir talebimiz de olsa, yargılayıcı ve kibirli dururuz.

- Niyetimiz farklı da olsa, ummadığımız bir karşılık aldıysak, karşımızdakini anlayışsızlıkla veya samimiyetten uzak olmakla suçlamadan önce, niyetimizin davranışlarımıza yansıyıp yansımadığını, bazen karşımızdakinin anlayışına biraz fazla yükleniyor ve rahatlığın sınırını fazla zorluyor olup olmadığımızı kontrol etmeliyiz. Aksi takdirde sorumsuz ve sevimsiz dururuz.

Su ile Toprak bileşenleri arasında gerçekleşiyor bugünki Mistik Dörtgen... Çok su, yani çok duygu toprağı çamur, çok toprak ise suyu yok eder... Ama yeterli ve gerekli miktarda karıştıkları zaman, nice bitkiye can verecek bir zemin, karıp yoğurunca seramik yapılacak kıvamlı bir materyal olurlar... Kirlenmeyen, durulmayan, geçmişe takılmayan Su, sağlam ve destekleyici topraktan bir yatak üzerinde akar... Yani duygularımıza sahip çıkarken onları zaafa ya da gevşekliğe değil duyarlılığa dönüştürürsek, başkalarının duygu ve tercihlerini de dikkate alan biri olabiliriz. Ve sağlam durayım derken ödünsüz, ya da tam tersi yumuşak olayım derken belkemiksiz ve bariyersiz hale getirmezsek kendimizi, ilişkilerimizde incitmemek ve incinmemek mesafesini koruyabiliriz...

Zor ama imkansız değil :) Hele de böyle uyarılar, dünki YENİ AY'ın ardından gelince, tam da kendi yolumuzda ileri gitmemize  engel olan gereken yerlere parmak bastıkları hiç şüphesiz!

Chet Baker çalıyor ... TENDERLY yani DUYARLILIKLA ve ÖZENLE ...


http://www.youtube.com/watch?v=H6mfWun73vI&feature=BFa&list=PLACC0286F047478B0




Hiç yorum yok: