19 Ekim 2013 Cumartesi

19 Ekim 2013, KOÇ Burcunda DOLUNAY ve Ay Tutulması … Karanlıkta Bir Mum Olmak!



19 Ekim günü İstanbul itibariyle saat 02:38′de KOÇ Burcunun 26 derecesinde bir DOLUNAY ve Yarım AY Tutulması yaşayacağız…

Önce teknik bilgi; DOLUNAY dediğimiz ”Güneş – Ay Karşıtlığı” üçüncü ve dokuzuncu evlerde Terazi – Koç aksında yaşanacak. Anın Yükseleni Aslan’ın son derecesi. Ve anın yöneticisi Mars Başak ve Regulus Sabit Yıldızı ile kavuşum halinde olacak. Yorumu yaparken dikkate aldığım diğer göstergeler; Mars Neptün Karşıtlığı, Neptün – Sad Al Malik kavuşumu, Mars, Neptün, Kuzey Ay Düğümü ve Güney Ay Düğümü arasındaki Mistik Dörtgen…

Bu Dolunay içinde kaybolduğumuz ya da neden olduğumuz yargılar, varsayımlar, aldanışlar ve yanılsamalarla ilgilidir.

Aslında en büyük yanılsama insanın kendi varlığı ile ilgili yanılsamasıdır; İnsan kendini Güneş zanneder! Oysa Yaratan’dan aldığı ışığı yansıtan bir AY’dır.

Gökteki AY ise, üzerimize çevrilmiş bir projektör gibidir! Biz AY’ın burçtan burca geçişleri ile kendi odağımızdan çıkar, med ve cezir eden enerji dalgaları ile oluşan yanılsamaları kendi duygu ve düşüncelerimiz zannederiz. Gerçekte AY’ın biz olduğumuzu ve ışığımızı MERKEZ’den aldığımızı ise unutur gideriz!

Dolunay duygusal salınımların zirve yaptığı bir devredir. O ara bizi etkisine alan duyguların rüzgarıyla savrulur, ateşiyle kavrulur, selinde boğulur, toprağına gömülürüz…

AY TUTULMASI ise – etrafını AY’ın ışığıyla gördüğünü zannedenler için – filmin en heyecanlı yerinde elektriğin kesilmesi gibi bir şeydir :))) ”Gerçek Hislerimiz” olduğunu düşündüğümüz enerjileri bize aktaran hat kopunca, kendi kendimizle başbaşa kalır, içinde bulunduğumuz ortamın ve yan yana durduğumuz insanların da gerçek hallerini gözleme fırsatını elde ederiz.

Ama insan iç sesini duymaya, özüne güvenmeye ve karanlıkta yolunu Rabbin ipine tutunarak bulmaya alışmamıştır…

Bu nedenle Ay Tutulması pek çoğumuz için bir kaos illüzyonudur. Bu serencamda kimileri paniğe kapılır, sağa sola çarpar, önüne geleni devirir ve kaosu kendi gerçeği haline çevirir! Kimileri ise, karanlıkta bir mum olmaya odaklanır… Hem kendini bulur hem de etrafındakilerin yolunu aydınlatır!

Dolunay’ın birkaç gün öncesi ve sonrasında yaşanacakları aşağıdaki önermelerin ışığında değerlendirmek yararlı olabilir ;)

- Gerçeği insanlardan saklayabiliriz ama kendimizi kaderden sakınamayız!

- Hiç bir şey göründüğü gibi değildir! Bazen zorluğun ardında kolaylık, saldırganlığın altında korku, gösterişin içinde boşluk, sessizliğin kalbinde bilgelik, fırsatın gölgesinde tehdit olabilir!

- Herkes güneş çıktığında hayal kırıklığına uğrayabilir… Önemli olan ışığı gördüğümüzde başımıza kuma gömmemektir!

- Bazen olmayanda ısrar etmek zamanın işine müdahale etmektir… Neden çabalarımızın bizim düşündüğümüz yere varmadığını dert ettiğimiz ve haklı olup olmadığımızı merak ettiğimiz için gözümüz hep arkada kalır. Ama insana düşen saplanıp kalmak yerine yola devam etmektir. Zira bizim şimdi göremediğimizi, zaman ne yapar eder gösterir :)

- Gurur bizi haklı çıkmak için yalan söylemeye hatta hak yemeye teşvik eder… Onur ise bizi dürüst olmak için bedel ödemeye, özür dilemeye, yol vermeye razı eder :)

- Herkes bir gün savunduğu değerler ile önüne çıkan fırsatlar arasında sıkışıp kalabilir… Bu insanın kendiyle yüz yüze kaldığı ve geleceğini şekillendiren kararı aldığı bir kavşaktır! Böyle kavşaklarda, bize bir raundu kazandıran faullü hareketler, maçı kaybettirebilir… Bazen de bize bir maçı kaybettiren sportmence hareketler, hayatımızın fırsatlarını kazandırabilir :)

- Başkalarının tercihlerini değerlendirirken kullandığımız kriterler ile kendi seçimlerimizi meşrulaştırmak için kullandığımız açıklamaları yan yana koyduğumuzda oluşan farklar, bizim kendimize söylediğimiz ve başkalarına yutturmaya çalıştığımız yalanları ortaya koyar ;)

- İnsanları kavrayışımızın elverdiği kadar değerlendirir ve çoğu kez görmek istediğimiz gibi görürüz. Umduklarımız ile bulduklarımızı yan yana koyduğumuzda oluşan farklar, bize vereceğimiz karşılığı ve duracağımız mesafeyi ayarlamak için gereken bilgiyi sağlar!

- İnsanların nezaket, özen, saygı gibi konularda ortaya koydukları performanslar, karşılarındakilere verdikleri değeri değil, kendilerine biçtikleri değeri ortaya koyar! Öyleyse bir öküzden sizin karşınızda flamingo olmasını beklemeyin ve siz bir kuğu iseniz öküzlerin karşısında kendinizi tarla faresi gibi hissetmeyin :)))

- Aşırı verici davranmak her zaman İYİ ya da SEVGİ DOLU olmak değildir. İnsanlara sürekli olarak hak etmedikleri kadarını verdiğimizde, sadece kendi haklarımızdan vazgeçmekle kalmayız, onların eksiklerini ve hatalarını onaylamış, çaba göstermeleri gerektiğini anlamalarına ve gelişmelerine engel olmuş, güdük ve zayıf kalmalarına vesile olmuş, yani aslında onlara zarar vermiş oluruz!

- Sevgi ve onay almak için yapılan fedakarlıkları, sevgi dolu ya da anlayışlı olmakla karıştırmamakta fayda vardır ;)

- Başkalarından üstün olmak için çalışanlar, kendi potansiyellerinin altında kalırlar…

- İnsan asıl rekabetini nefsi ile yapar ve asıl hesabını vicdanına verir!

- YARATAN bizi tam istediği gibi yaratmıştır… Bize düşen kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek ve elimizden gelenin en iyisini yapmaktır. Başkalarını memnun etmek için yaşayanlar bir gün mutlaka hüsrana uğrarlar. Rabbi memnun etmek için yaşayanlar ise saygısızlık, haksızlık ve anlayışsızlık karşısında da iç huzurlarını koruyabilir ve YAKIŞIĞINCA davranmaya devam edebilirler…

Yazıya, AY’ın ışığı sönünce kendi ışığımızı bulmaktan bahsederek başlamıştık… Astrolojiye olan ilgisi ile bilinen ünlü psikiyatrist Carl Gustav Jung’un çok sevdiğim bir sözüyle bitirelim;

”Varlığımızın tüm amacı, hayatın karanlığı içinde bir mum olmaktır!”

The Moon Is A Harsh Mistress … Pat Metheny & Charlie Haden’ın hemen her parçası bir ömür dinlenebilir olan Beyond The Missouri Sky albümündeki yorumuyla…

http://www.youtube.com/watch?v=9-YpbI3Lb10

Hiç yorum yok: