7 Ekim 2013 Pazartesi

YAZIYOORR … Ağır Abiler Meclisinde Son Durumu Yazıyor!


famlies


Astrolojide ”Malefic/Kötücül” gezegenler diye bir kod vardır… Satürn tüm kötülüklerin başı, Mars da aramızda gezip onun kirli işlerini gören şiddet eğilimli kardeşi gibi görülmüş, klasik astrolojinin kapsama alanı dışında kalan ve sonradan gündeme dahil olan Pluto’ya işkenceci, Uranüs’e kiralık katil, Neptün’e uyuşturucu satıcısı muamelesi yapılmıştır :)))

Ben bu gezegenlere ağır hareket ettiklerinden dolayı etkileri uzun sürdüğü ve camiada Mafia lideri gibi korkutucu bir imajları olduğu için ”Ağır Abiler” diyorum ;)

Ağırlıkları hakikaten tartışılmaz! Bizler – orta dünyanın orta boylu orta halli insanları – Merkür ile Ay’ın yönettiği paparazzi programlarına ve Venüs ile Mars’ın başrol oynadığı pempe dizilere takılıp kalmışken, onlar devlet ve dünya meselelerinin tartışıldığı oturumlar düzenler ve hayatımızın uzun dönemli akışına yön verirler :)))

Bu aralar Ağır Abiler Meclisi’nde yine önemli meseleler konuşuluyor… Masanın düzeni ilginç;

Statü meraklısı Satürn ve Şifacı Chiron arasında üçgen açı var. İki ağır abinin orta yerine her ikisine de 60′lık açılar yaparak Dönüşüm Üstadı Pluto yerleşiyor. Hayatlarımızın seyrini beklenmedik olaylarla değiştiren Uranüs ise Satürn’e 150′lik açı yapıyor… Ağır Abiler arasında kurulan bu rabıtanın sonuçları, bize şöyle yansıyor;

Acı çekme korkusu ve geçmişten gelen olumsuz deneyimlerin etkisiyle geliştirdiğimiz savunma modellerinin, avuntuların, bahanelerin, artık bize yararlı olmadığını kabul etmemiz gereken bir dönem. Biz zaaflarımızı destekleyen deneyimlere doğru çekildikçe, bize zarar getiren davranış modellerini, başlıca hayat stratejimiz gibi kullanmaya devam ettikçe, mutluluk getirmesini beklediğimiz girişimler acı veren bir hale dönüşmeye devam edecek.

”HAYAT BANA DAHA NE KADAR EZİYET EDECEK?” diye isyan ve şikayet etmek, kendimize acımak ve mucizeyi kendi içimizde değil, dış mihraklarda aramak alışkanlığımızdan vazgeçmediğimiz sürece, kendimizi daha fazla sıkıntıya, daha fazla çıkmaza, daha sevimsiz bir döngüye sürüklediğimizi anlamamız lazım artık…

Dünyanın, Ahmet’in, patronumuzun, ailemizin, komşumuzun ya da bize göre kaderimizin değişmesini beklemek yerine, tutumlarımızı ve beklentilerimizi değiştirmemiz lazım. Kendi seçimlerimizle yaratıp sonunda bir KADERE dönüştürdüğümüz verimsiz gidişat, ancak böyle sona erecek.

”Sanki ben öyle değil de böyle yapsam ne olacak ki… Süleyman daha mı şefkatli olacak?” ya da ”Ben yapılması gerekenleri yapmama rağmen, diğerleri bana bunun karşılığını vermezse, kaybeden ben olmayacak mıyım?” gibi takıntılı sorgulamalar ve sistemin doğasına ters olan kaygılarla davrandığımız sürece, kendi aklımıza göre karda ya da güçlü olmaya çalışırken bizi bekleyen mucizeleri hayal kırıklığına uğratacağız…

Biz mutlu olmak için, Süleyman’ın değişmesi ya da karşılıkların bizim beklediğimiz şekilde ya da umduğumuz yerden gelmesi gerektiğini zannederiz. Oysa Ağır Abiler’in derdi, bize kendi yolumuzu düzelttiğimiz takdirde Süleyman’ın ya da Ayşe’nin bir önemi kalmayacağını, bizi destekleyecek ya da besleyecek fırsatların henüz bilmediğimiz kaynaklardan karşımıza çıkacağını fark ettirmektir!

Biz hayatımızın ideal senaryosunu kendi daracık perspektifimizden yazmak ve kendimize kendi kapasitesinden bihaber birinin tasarlayacağı tarzda bir rol biçmek, hatta karşımıza çıkan insan ve koşulları da değerlendirmekten aciz olduğumuzu inkar edip, bize göre mükemmel olan bu senaryoda onlara da yer biçmek için tepinir dururuz… Oysa bize düşen, karşılaştığımız sahnelerde elimizden gelenin en iyisini yapmak ve oyunun akışını Büyük Senaryo Yazarı’na bırakmaktır!

Ağır Abiler Mafya babası değildir! Her biri bizim öğretmenlerimiz ve koruyucularımızdır… Onların iplerini tutan ise, genleriyle büyük bir ailenin tohumlarını atan GODFATHER gibi, evrende varolan bütün varlıklara Ruh’undan üflemiş olan Yaratan’dır…

Yaratan yarattıklarını özenle tasarlar… Onları sever, korur, gözetir ve hayırlı olan yollara doğru yönlendirir… Bizi kendimizden kuşkuya düşüren, bu gerçeği unutuyor ve sistemi bize karşı bir komplo gibi algılamaya başlıyor olmaktır!

Bu ara, Satürn etrafına Merkür’ü de çekti… Üstelik bugün Ay da bu ikiliye katılmış durumda… Bugün farkına varacağımız gerçekleri, bir saldırı değil, bir uyarı ve yol gösterici olarak almak, bize şifayı ve hayırlı bir değişimi beraberinde getirecektir.

Uranüs bizi gerçekleri fark etmemiz için sarsabilir, Güneşe kare çeken Lilith ise bizi endişe ya da acı karşısında verdiğimiz YARARSIZ tepkilerle yüzyüze bırakıp, vaz geçmemiz gerekenin ne olduğunu bir daha gösterebilir…

Bu dersleri akıl ve ibretle kucaklayalım :) Zira acı evrenin sorunun sebeplerine ve şifayı getirecek olan çözümlere dikkat çekmek için kullandığı bir vesiledir…

Gillian Welch – Annabelle … ”Ne kadar uğraşsak da bizi mutlu edeceğini sandığımız herşeye ulaşamayız… Ve bir türlü bilemeyiz neden böyle olduğunu… Ta ki Rabbimizi bilene kadar”

http://www.youtube.com/watch?v=mb7fm6YCAI4


Hiç yorum yok: