24 Haziran 2013 Pazartesi

Güneş Satürn Neptün Arasında SU ÜÇGENİ … Zaman EN İyi İlaçtır!


Maalesef sahibini bulamadığım bir illüstrasyon
PEGHEAD GIRL BY TIM LEE


Dün DOLUN halini alan AY bu sabaha Pluto ile kavuşum, Uranüs ile de kare yaparak girdi… Bu da oldukça gerdi havayı! Hatta Mars ile de 150 derecelik bir açı aldığından epeyce irili ufaklı kazaya – fiziksel ya da duygusal – vesile oldu. Ama akşama doğru Venüs-Merkür kavuşumu ile 180 derece yapar ve hepimizin üzerine bir rehavet gelir, ya da ”değiştiremeyeceğimiz şeyleri olduğu gibi kabul etme” eğilimi doğar… Bu da yarın daha net bir hal alacak olan SU ÜÇGENİ’nin amacına pek güzel uyar :)
Yengeç’te ilerleyen Güneş, Akrep’teki Satürn ve Balık’taki Neptün ile güzel bir SU ÜÇGENİ oluşturuyor. SU üçgenleri ŞİFA’yı çağrıştıran bileşkelerdir. İşin içinde Neptün gibi şefkatli ve Satürn gibi düzenleyici unsurlar olunca ve üçüncü oyuncumuz da BENLİK duygusunu temsil eden Güneş olunca, ister istemez akla, incinmiş ya da sapkın/uygun olmayan bir yönde fazlaca gelişmiş olan benliklerin, şifalanması, vicdan, şefkat ve uyum bilinci ile yeniden yapılanması geliyor…

Hemen mi? HAYIR… zaman içinde…. Zira Satürn ”Zaman’ın Efendisi’dir.” Boşuna ”Zaman En İyi İlaçtır” demez bilge olanlar. Zamanın eli herşeyi yoluna koyar ve şimdi baktığımız yerden yanlış ya da kötü olanlar, bir süre sonra bakacağımız yerden doğru ve yerinde olabilir. Bu aralar meydana gelen bu üçgen işte zamanla gelecek bu şifanın kapılarını açacak… Bir küçücük, alakasız, hatta el’an anlam veremediğimiz gelişme dahi, bir süre sonra önemli bir dönüşüme vesile olabilir :) Rabbin yollarına akıl sır ermez…

Jüpiter de bu hafta Yengeç’e girecek… Ama az bişey daha Lilith Apla ile kolkola gezecek. Satürn yakında düze çıkacak. O arada Merkür bir ters bir düz dönecek derken… her şey tatlı tatlı bulacak kıvamını yolunu. Bize düşen sabır, sevgi, iyi niyet ama her şeyden önce İMAN! Neye mi… elbette ”Büyük Senaryo Yazarı”nın işi bizden daha iyi bildiğine :)

Benim çocukluğum Kurtuluş’ta eski adıyla Tatavla’da geçti… Şu İstanbul’da yaşayan her milletten insanın – Rum, Türk, Yahudi, Ermeni, Süryani, hatta Kürt, Bulgar, Arnavut, Çerkes – koyun koyuna yaşayıp, gül gibi geçindiği bir yerdi zamanında… Kışın tarçın ve karabiber, baharda gül ve incir reçeli, yazın imam bayıldı, sonbaharda balık ızgarası ve rakı kokan koridorlarda kapılar, sık sık elinde dolu bir tabak ile ikrama gelen bir komşu tarafından çalınırdı.

Bugün ERMENİ dilinin en güzel şarkılarından birini çalacağım size… Bu ülkede kardeşçe yaşamamız gereken ırklardan biri olan Ermeni asıllı Türkiyeli’ler ile zaman zaman yaşanan karşılıklı incinmeler en acıyan yerlerimizden biridir… Oysa ne güzeldir müzikleri, ne delidir yürekleri, ne lezizdir yemekleri, ne hasdır komşulukları! ZEPÜR GI TARNAM – Meltem Olurum … Kardeş Türküler’in nefis yorumuyla gelsin… Dilerim zaman tüm Türkiyelilerle aramızdaki yaralara da en güzel ilaç olsun :)


2 yorum:

Adsız dedi ki...

yine tatlı tatlı yazmışsınız. yazınızın son 2 paragrafı için de tüm kalbimle "amin" diyorum. sevgiler

JUNO ASTROLOJİK DANIŞMANLIK dedi ki...

Sevgilerimle :) AMİN