22 Nisan 2013 Pazartesi

25 Nisan Akrepte Dolunay ve Yarım Ay Tutulması - Kendinizi Bulmak İçin Neyi Feda Ederdiniz?


Penumbral Lunar Eclipse
PENUMBRAL LUNAR ECLIPSE


25 Nisan 2013 günü, gece 11′e yaklaştığında Dolunay ve ”yarım” tabir edilen Penumbral Ay Tutulması Akrep-Boğa ekseninde gerçekleşecek… Sahneyi tanımlayalım;

Dolunay anının İstanbul’a göre çıkartılan haritasında anın yöneticisi olan Mars, 5′inci evde Boğa’daki Güneş ile kavuşuyor. Akrepteki Ay ise, 11′inci evde Satürn ile kol kola… Anın yükseleni Yay, yöneticisi Rigel sabit yıldızı ile kavuşan Jüpiter. Geniş orblu da olsa Yaratan’ın parmağı, 1′inci evdeki Pluto ve Ay ile kavuşumda da olan Satürn üzerinden Jüpiter’e uzanıyor. Jüpiter’in Uranus ve Juno ile yumuşak açılarla kurulmuş bir üçlemesi ve Chiron ile bir karesi var… Güneş Burcunun ve MC’nin yöneticisi olan Venüs Güneş’e geniş bir orbla dokunuyor ama asıl samimiyeti Güney Ay Düğümü ile… Ve son olarak günün esas çocukları Ay ve Güneş, Neptün ile 120 ve 60 derecelik açılar yapıyor… Meali;
Boğa ve Akrep ekseni sahip olmak ve kullanmak hakkındadır… 5′inci ev bireylik bilincimizi, 11′inci ev ise büyük özneyi temsil eder.

Biz hep bizi mutlu edecek ve varlığımıza anlam kazandıracak bir şeylere SAHİP olmak isteriz… Ama sahip olmak, bedel isteyen bir şeydir. Bir çoğumuz, belirli bir zaman dilimi içinde bizce değerli olan şeyler için, birçok şeyi gözden çıkartırız… Zamanımızı, paramızı, emeğimizi, maddi ve sosyal imkanlarımızı, duygusal enerjimizi, bize kendimizi var hissettiren bir şeye sahip olmak için ortaya dökeriz. Mutluluk ve doyum için yapmayacağımız şey yoktur… Bazen de bize bu doyumu ve mutluluğu bize bir şeye sahip olmak değil bir şeyin varlığına vesile olmak verir; bir çocuk dünyaya getirir ya da bir tasarımı hayata geçiririz… Bu da bize kendimizi DEĞERLİ hissettirir.

İnsan varlığına anlam kazandırmak için değerli bulunmak, onay almak, bir kimlik, bir ağırlık, bir aidiyet kazanmak, birileri için vazgeçilmez, ya da hiç değilse çok önemli olmak, yani aslında bir işe yaradığını bilmek ister…

Biz değerli bulduğumuz bir şeylere karşılık olarak aslında kendi varlığımızı koyarız ortaya… Mutlu, güvenli, anlamlı, değerli hissetmemizin karşılığı çoğu kez, anlamlı kazanımlar uğruna geçirilmiş bir hayat sürmektir.

Ama bu Dolunay’da ortaya sürdüklerimizin karşılığında bize sunulanlar bizim istediklerimize DENK değil! Çok isteyerek sahip olduklarımız ve bir türlü vaz geçemediklerimizden yana bir hayal kırıklığı, ödediğimiz bedelin önümüze konulanlara değmediğine dair sarsıcı bir farkındalık, beklentilerimizi kısmamız ya da yeniden şekillendirmemiz gerektiğine dair bir uyarı, sunduklarımıza verilen değer hakkında oluşan bir şüphe, aldıklarımızı hak etmediğimize dair suçlamalar, karşılamak isteyip istemediğimizi bir daha düşünmemiz gereken beklentiler, ulaşmak istediklerimizi elde etmek için kendimizden daha fazla fedakarlıkta bulunmamız gerekeceğine dair bir idrak…

ARZU, Aşil’in Topuğu gibidir insan hayatında… Güçlü olmayı istemek dahi, bizi hazırlıksız olduğumuz bir anda vuracak bir zaaftır. Çok istemek daima bizi hataya sürükler… Bir şey ile – bu ister ilişki olsun, ister iş, ister çocuğumuz, ister hayatımızı adadığımız bir amaç – fazlasıyla bütünleşmek ve onun akışı üzerinde tam bir söz ve hak sahibi olmak ASLINDA MÜMKÜN DEĞİLDİR. Biz zaafın, tam kontrol kuramamak olduğunu sanırız… Oysa asıl zaaf, istediğimizi bir türlü alamamanın ya da elimizde olan şey üzerinde tam kontrol kuramamanın bizde oluşturduğu boşluk, endişe, depresyon, korku gibi duygular ve bunların etkisiyle attığımız hatalı adımlardır :)

İnsan kazanayım derken kayba, en doğrusunu yapayım derken hataya, eksiksiz bir mutluluk isterken hayal kırıklığına, kendini ya da başkalarını kandırırken gerçeğin kucağına, vermeden almak isterken utanca düşmeden anlamaz FAZLA ileri gittiğini… Ya da elde etmek için her şeyi göze aldığı ödüllerin karşılığı hepten anlamsız olmadan anlamaz ARTIK DURMAK gerektiğini…

Bize bir karşılık istenmeden verilmiş olan tek şey, CAN’dır. O CAN’ı istediğimiz gibi kullanırız ama istediğimiz her şeyin bir bedeli olacaktır…

Karşılığında elde etmeyi istediğimiz şeyler için değil, kendimize yakıştırdığımız böyle davranmak olduğu için yaparsak yaptığımız her şeyi, sonuçlar umduğumuz gibi olmasa da fazla sarsılmaz, ya da aldığımız onaylardan sarhoş olup boşa düşmeyiz… Hayat bizi sabır, metanet ve yoksunlukla olduğu kadar bolluk ve rahatlıkla da dener! Mahrumiyetler kadar, ödüller de Aşil’in topuğu olabilir hayatımızda… Neyi ”fazla” önemsiyorsak, onun bize getireceği fazladan bir bedel olacaktır ;)

Önem – önemsizlik, değer – değersizlik, özlem – hayal kırıklığı, kazanç – kayıp, ödül – bedel ikilemleri ile karşılaşacağız bu dolunayda… Bizi topuğumuzdan vuranın ne olduğunu inkar edilemez bir biçimde serecek önümüze tutulan Ay’ın ışığı… Bir an nefesimiz tutulacak! Ama bize verilen yeni bir seçim hakkı da olacak akabinde… Aldığımız karar önümüzde kendimize giden bir yol açacak.

İpucu; Tutulmalar, 19 yıllık döngüler oluşturur der üstatlar… 19 yıl önce yani 1994′de tam bu zamanlar neydi hayatın önünüze çıkarttığı ikilem? Siz seçiminizi neden yana kullanmıştınız? Hangi dersleri aldınız o günden bu güne? Hangi dersleri almamakta ve bu zaafın görünür ve görünmez bedellerini ödemekte kararlısınız ;)

Aslında sımsıkı sarılmamız ve sonuna dek sahip çıkmamız gereken TEK bir şey vardır; o da varlığımızın bir anlamı olduğuna dair inancımız! Bir astroloji haritasının bizim bütün hikayemizi anlatabiliyor olması, bizim ÖZEL ve ANLAMLI bir TASARIM olduğumuzun göstergelerinden biri gibidir :) KENDİNİZİ TERK ETMEYİN! Tüm yaptıklarınızı – iyiliklerinizi, çabalarınızı, fedakarlıklarınızı, çıkışlarınızı, geri çekilişlerinizi – siz kendinizi böyle sevdiğiniz, kendinize bunu yakıştırdığınız için yapın! Kimseden – sizi böyle Yaratan’dan başka kimseden – beklemeyin bunun onayını ve karşılığını! Ve… HANGİ ZAAFINIZI FEDA ETMENİZ GEREKİYORSA SİZİ SİZİNLE KAVUŞTURAN YOLU BULMANIZ İÇİN, KOYVERİN GİTSİN… Çünkü bir ömrün bir yerinde ya da en sonunda, kendinizle buluşmak her zahmete değer.

BURÇLARA GÖRE yorumları en kıs zamanda yayınlayacağım :) Ama şimdi…

NE ME QUITTE PAS! Beni Terk Etme … Jesse Cook’un büyülü gitarı eşliğinde Emma Lee söylemiş :)

Ne Me Quitte Pas – Jesse Cook & Emma Lee

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Junom yine ne güzel demişin sen. en büyük sınavlarımız bazen en mutlu olduğumuz anlarda olur da biz farkedemeyiz. Tutulup kalmayalım 25 Nisanda hayırlar olsun hepimize.