Toprak burçlarının en tensel ve duygusal üyesi
olan ama yine de ayaklarını toprağa sıkı sıkı basan Boğa, Venüs’lü bir anne ile
dünyalı bir babadan doğmuş gibidir.
Uzun bir kıştan sonra, bütün ağaçların yeniden
can bulduğu Nisan-Mayıs döneminde dünyaya gelen Boğa’lar, tıpkı bir yandan köklerini toprağa sıkı sıkı
geçirmeye ve damarlarına yürüyen hayat suyunun kaynağına inmeye çalışan, bir
yandan da asıl zenginlikleri olan meyvelerin sözünü verircesine pıtrak pıtrak
çiçek açan bu ağaçlara benzerler.
Boğa’nın dişi
yani – duyarlı, verimli, edilgen –
bir tabiatı vardır. Edilgen tanımının, birçok kişide olumsuz çağrışımlar
oluşturduğunu bildiğim için açıklayayım; ‘’edilgen’’ sözcüğü ile, başlatan
değil olanı sürdüren, yapan değil kullanan, atılan değil fırsat kollayan, yani
etkiyi doğuran değil, kendisine yansıyan/yansıyacak etkileri dikkate alarak
davranan bir tavırdan bahsedilmektedir.
Toprak grubunun diğer üyelerinden Oğlak kadar azla yetinmeye meraklı
değildirler. Ama ellerinde olanı özenle kullanır ve yokluğa düşmemek için önlem
almayı severler. Oğlak gibi uzuuun menzilli hedefleri olmasa da, kafalarına
taktıkları herşeyi elde etmek için uzun uzun uğraşırlar. Oğlaklar gibi
inatçılıkları ile başkalarını da yönetmeye kalkmazlar ama onlarla geçinmek
isteyen herkes, pes etmek ve uyum sağlamak zorunda olduğunu bir biçimde fark
eder. Başak gibi titiz olmasalar bile kesinlikle düzenlidirler! Ayrıca Başak
kadar kuralcı olmasalar da normlarına sadık kalmak isterler. Detayda kaybolmazlar
ama bütünlüğü bozan detayları da asla gözden kaçırmaz ve ihmal edlmesinden
hoşlanmazlar.
Boğa ‘’Sabit’’
bir burçtur. Yani asıl meselesi ‘’kaynaklarını iyi kullanmak’’tır. Değişimle
değil, kök salmakla ilgilenir.
Maddi ve manevi değerlerimizi,
gelirlerimizi, kaynaklarımızı sağladığımız yerleri ve onları kullanma
biçimimizi belirleyen 2. Evin doğal sahibi
olduğu için, Boğa’nın ana temaları üretmek, büyütmek, korumak ve
sürekliliğini sağlamaktır. Değerlerine, mallarına, sevdikleri insan ve
nesnelere, amaçlarına, kararlarına, düşüncelerine, anılarına – yani
kendilerinden bildikleri herşeye - sıkı sıkıya sahip çıkarlar. Boğa’ların -
haritalarındaki diğer etkiler altında gelişmiş bazı uçuk kaçık yanları olsa da
– temelde güven arayan ve alışkanlıklarına bağlı insanlar olduklarını zamanla
farkedersiniz.
Yönetici
gezegeni Venüs’ten gelen ‘’güzel ve değerli şeylere düşkün
olma’’ özelliği, beş duyusuna hitap eden herşeyi tatma ve mümkünse onlara sahip
olma arzusunu doğurur. Kıymet vermediği, gönlünü çelmeyen hiçbir şeyi almaz ve
elinde tutmaz. Sahip olduklarından da kolay kolay vazgeçmez. Seçimlerinde, Terazi gibi zarif detaylar ve entelektüel incelikler
boyutuna takılmak yerine, güzel ve değerli görünen şeylerin amaçlarına uygunluğunu
ve kalıcı olup olmadıklarını – yani gerçek değerini - anlamaya çalışır. Hiçbir
şeye hak ettiğinden daha fazla zaman, ilgi ve para aktarmak istemez. Buradan
yüzeysel veya incelikten yoksun oldukları anlamını çıkartmayın! Aslan’a taş
çıkartacak kadar pahalı zevkleri ve doğal bir estetik duyarlılıkları vardır.
Ancak havai, geçici, kısa ömürlü değil, klasik, kalıcı ve durdukça değeri artan
şeylerle ilgilenirler. Antika koleksiyoncuları, emlak zenginleri, altın, hisse
ve döviz piyasalarının en becerikli spekülatörleri, başarılı çiftçiler ve doğal
tarım öncüleri arasında birçok Boğa olması, bir tesadüf değildir.
Haz-ehli
insanlardır! Yemeyi içmeyi, sevişip koklaşmayı, kulaklarını okşayan müzikler
dinlemeyi, gönüllerini ve gözlerini okşayan insanlarla birlikte olmayı,
tenlerine hoş gelen kumaşlardan yapılmış giysiler kullanmayı, bulundukları her
yeri zevk unsurları ile donatmayı, hatta bazen – Güneş’in olumsuz etkiler
aldığı durumlarda - abartmayı pek
severler.
Sakin, sade, doğal bir güzellik sergilerler. Giyimlerine dikkat eder ve
genellikle kendi tarzlarını belirlemeyi tercih ederler. Aksesuar ve parfüm konusunda çok
hassastırlar. Cazibeleri uçucu değil, derin ve kalıcıdır. Genç ve güzel kalmak
için çaba gösterir, estetik ameliyet geçirmektense bakımlı olmayı arzu ederler.
Boğa’ların ağır kanlılığı, uykuculuğu ve
rahata düşkünlüğü dillere destandır! Ama harekete geçtikleri zaman da, suları
usul usul kabaran bir nehrin birden çoşması ve etrafındaki topraklara taşması
gibi engellenemez bir güç gösterisi
sergilerler.
Boğa tam olarak entelektüel bir burç sayılmaz.
Hayal etmekten ziyade, hayalleri hayata geçirmek için kaynak bulmakla
ilgilenir. SÖZ’e kıymet verir! O
yüzden hem düşünerek konuşur, hem de sözünü tutmaya gayret eder. Elbette
sözünün arkasında durmayan insanlara pek paye vermez.
İlişkilerine
sahip çıkar. Kardeşleri,
arkadaşları, yakın çevresi ile kurduğu ilişkilerin sürekliliği onun için
önemlidir. Kolay kolay kimseden vazgeçmez.
Maneviyatı gelişkindir. Ancak inançları,
ayakları yere basan ve uygulanabilir nitelikler gösterir. Bazen, fanatik ve katı bir din anlayışı olabilir. Ölüm
düşüncesini sevmeseler de, ölümü bilgece kucaklayabilir ve bir yolculuk gibi
görebilirler.
Gücünü ve ışığını köklerinden – ailesinden,
yaşadığı topraktan, genetik özelliklerinden, temel değerlerinden – aldığını
bilir ve bunlara söz ya da el uzatılmasından hiç haz etmez. Dünya üzerindeki varlığını ise, ancak
‘’yararlı olarak’’ güvence altına alabileceğinin farkındadır. Yaptığı işlerde,
üstlendiği sorumluluklarda karşılıklı fayda gözetmeyi ihmal etmez. Çünki kalıcı olmak ister.
Dünyanın ritmini, tıpkı toprağa köklerini
salmış ağaçlar gibi derinden hisseder ve büyük öznenin bir parçası olduğunun
daima farkındadır. Çevresinde olan bitene karşı çok duyarlıdır ve inandığı
insani amaçlar konusunda fedakarca davranmayı bilir. Şefkat ve şifayı akıtmak
ve paylaşmak konusunda adeta içten gelen bir bilgiye sahiptir.
Boğalar, ne iş yaparlarsa yapsınlar, mutlaka
yargılayıcı, dengeleyici ve güzelleştirici bir rol üstlenirler. Girdikleri
ortamlarda dönüştürücü bir etkileri olur ama bunu ‘’süreç içinde değişim’’ mantığıyla yapar ve akışı destekleyen
çözümler üretirler (Karl Marks, Bertrand Russel, Immanuel Kant). Yaratıcı
enerjisini pratik amaçlar için kullanır. Sanata da eğilimleri vardır. Ama,
yazından ziyade resim, heykel gibi elle tutulan güzellikler oluşturmakla
ilgilidirler. Hassas kulakları nedeniyle, müzik onlar için hayatın vazgeçilmez
bir parçasıdır. Ama Enstrüman çalmak ya da şarkı söylemek (Barbara Streisand,
Cher, Ella Fitzgerald, ) konusunda daha iddialıdırlar. Bestecilik dehası
göstermeleri için haritada farklı koşulların da oluşması beklenir ama Boğa
Burcu çok değerli besteciler de çıkartmıştır (Tchaikovsky, Brahms, Mahler,
Stevie Wonder). Venüs’ün çocuğu olan Boğaların diğerlerinden ayrışmalarını
sağlayan bir sahne ışığı da vardır (Michelle Pfeiffer, Uma Thurman, George
Clooney, Audrey Hepburn).
Boğa’nın enbüyük zararı kendinedir! Kaybetme
ve zarar görme korkusu bilinçaltlarında fazlasıyla yer etmiştir. Böyle kötü
sürprizler yaşamamak için yakın çevrelerindeki herşeyi – elbette başta
kendilerini – kontrol etmeye ve iç dünyalarına ve duygularına hükmetmeye
çalışırlar. Zaaflarını, kızgınlıklarını, giderilmeyen arzularını çok derinlere
gömerler. İfade edilmemiş endişeleri boğaz bölgesinde – ses telleri, bademcik,
tiroid - kızgınlıkları ise böbrekler ve idrar yollarında sorun yaşamalarına yol
açar.
BOĞA ve
İLİŞKİLER
Aşk konusunda pratik ve fiziksel bir yaklaşımı
vardır. Seksi sağlıklı bir yaşamın doğal bir parçası olarak görür. Ama
partnerlerine ve eşlerine sadıktır. Zira teni tenine uyan biriyle yakaladığı
ritmi bir başkasıyla tutturmanın kolay olmadığını bilir. İlişkilerinde
başlangıçta utangaç olsa da, ne istediğine karar verince açık sözlü davranır ve
seviyeyi korumaya daima özen gösterir.
Sevdikleri kişilerle kaynaklarını
paylaşmaktan, onlara cömert ve sevecen davranmaktan mutluluk duyarlar.
Alış-veriş konusunda üstat oldukları için, karşılaştıkları kişinin
niteliklerini ve değerini, ilk bakışta görür ve onu kendisine bağlamanın
bedelinin ne olduğunu da hemen tahmin ederler.
İlişkide istediklerini almak konusunda çok sabırlı davranabilir ama
yanılmaktan ve aldatılmaktan nefret ederler!
Bilinçaltına ittikleri arzularını ateşleyen
kişilerle yanyana olmak isterler. Bu nedenle kendi özellikleri ile tezat
oluşturan kişilere- herkesten daha fazla - ihtiyaç duyarlar. Kendilerini
kaptırdıkları sevgi ortaklıkları ya da işbirliklerini ‘’bitirememek’’ten dolayı
bazen üzerine titredikleri kaynaklarını ve değerlerini tüketirler. Beğendikleri
şeyi elde eden insanlardır ve bunun aksine alışkın değildirler. Elde
edemedikleri şeylere karşı karanlık ve
takıntılı bir tutku besleyebilirler.
İlk flörtlerini Yengeçler’le yaşayabilirler.
Başaklarla fiziksel, Oğlaklarla sosyal uyumları mükemmeldir. İkizlerle ve Akreplerle kurabildikleri tutku
ve bağımlılık ilişkileri dillere destandır! Aslanlar ve Kovalarla da yollarının
kesişmesi mümkündür. Ancak, aşkı ve fiziksel arzuyu tetikleyen birçok bileşke
olduğu için, sadece Güneş Burcu üzerinden yapılan yorumlar çok sağlıklı
olmayacaktır.
BOĞA’nın
YOLU
Boğa’nın sessiz bir meydan okuyuşu, mükemmellik
derecesinde kendine yeterli bir sistem kurarak, kendini ‘’müdahale edilmez’’
kılmak adına bitmez bir mücadelesi vardır. Geride durur ama gerçek anlamda
boyun eğmez ve daima bildiğini okur.
Kendine yeterli olmak için, kaynaklarını geniş
tutmaya ve sürekliliğini sağlamaya çalışır. Hayatın ritmiyle içiçe girmiş bir
bünyeleri ve algıları vardır. Bu nedenle iç seslerini dinleyerek, doğal bir
zerafet ve beceriyle surf yapabilirler. Ancak akışın kesintiye uğradığı,
belirsizliklerin arttığı, alıştıkları ritmin dışında iniş çıkışların olduğu
zamanlarda, son derece huzursuz olur ve hayatla bütün olmak yerine içe kapanıp,
mükemmel bir biçimde takviye edilmiş öz-kaynakları ile idare etmeye, her türlü
müdahaleden uzak kalmaya çalışabilirler.
Burada ihmal ettikleri şey, bütünden kopanın
iç bütünlüğü olamayacağı gerçeğidir. Yaşama kendini açmayan hiçbir organizma,
sonsuza dek hayatiyetini muhafaza edemez. Boğaların değişimden ve kendi
kontrolünde olmayan dönüşümlerden korkmamayı, evrenin şifalı eline güvenmeyi,
öğrenmeleri gerekir.
Yıkım ve tükeniş olmadan yeni enerjilerin
doğmayacağını, buz erimeden nehirlerin çoşmayacağını ve toprağın suya
doymayacağını, çiçekler dökülmeden meyvelerin çıkmayacağını içsel olarak bilmelerine karşın, bazen bu
döngüye direnmek isteyebilirler.
Böyle zamanlarda, ormanda yürüyüş yapmak
onlara çok iyi gelecektir…
Boğalar baharda çiçek açan ağaçlara benzer
demiştik yazının ilk başında. Ağaçlar, besinlerini köklerinden ancak o besini
özümsemelerini sağlayan ışığı gökten alırlar. Babaları olan dünya toprağının
sunduğu sağlam zemine sımsıkı bağlanmaları gerektiğinin farkındadırlar. Ancak
çiçeklerini, daima annelerinin geldiği Venüs’ün durduğu yere, yani gökyüzüne
doğru açarlar. Çiçekler meyvaya dönüşür, yapraklar toprğa karışır, kuru dallara
can suyu yürür ve yaşam yeniden yol bulur ağacın yıllarla sayısı artan
halkaları arasından… Yani bir ağaç yaşamın döngüsüne teslim olabildiğince
ağaçtır.
Boğa da, yaşamla bütünleştiği ve ihtiyacı olan
kaynaklara her zaman ulaşabileceğinden kuşku duymayı bırakıp, sadece ritmi
hissetmeye ve verimli olmaya odaklandığı zaman Boğa’dır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder